R. Serhat Aslan tarafından

Değerlendiren: R. Serhat Aslan

Tarih: Eylül – 2021

VAHYE GÖRE BÜYÜK ZULÜM

Said Çekmegil bu kitabında hemen her eserinde vurguladığı tenkit vazifesini büyük bir ihtimamla gerçekleştirmiş ve Müslümanların evlerinde bulunan artık birer klasik haline gelmiş dini eserlerin içerdiği yanlışları, uzun uzun tanımını yaptığı “büyük zulüm” kavramı perspektifinden ele almıştır. Kitabı değerli kılan husus, belki de yazıldığı (esasında kitap bir konferansın sonucunda şekilleniyor) dönemde bu tür konulara ilk kez değinmesi ve artık herkes tarafından tam kabul gören belirli bazı kitapların yanlış yönlerine ilk kez temas etmesidir. Said abi de kendisinin böylesi bir işe girişip girişmeme hususunda tereddüt yaşadığını, fakat en nihayetinde murat edilenin Hakkın rızası olduğu gerçeğinden ötürü bu eserleri tenkit işine giriştiğini belirtir (s.17).

 Kitaptan yola çıkarak varılacak yol, diğer deyişle kıssadan alınacak hisse, en güvenilir bulduğumuz kaynaklarda dahi İslam’ın ruhuna uymayan belki bilinçli belki masum niyetlerle ortaya çıkmış yanlışların olabileceği gerçeğidir. İşbu yazı da kitabın ana hatlarını takip ederek önce büyük zulüm kavramına değinecek, akabinde bu tür hataları içeren eserlerden birkaçına  atıflar yaparak örnekler verecek ve akabinde kitabın genel bir çerçevesini çizmeye çalışmış olacaktır.

Kitap ilk olarak ana hatlarıyla vahyin ışığında zulüm kavramını okura aktarmaktadır. Bu husus şu açıdan oldukça önemlidir. Hemen her birimiz zulüm dendiğinde adi ve basit suçlar olarak bilinen yol kesme, hırsızlık gibi somut zararı olan suçları anımsarız. Belki bunlardan sonra Allah tarafından kendisine emredilene uymayan nehiy edilenden sakınmayan insanların fiilleri akla gelir. Ailesine karşı müşfik olmayan ve evinin ihtiyaçlarını kasti surette gidermeyen bir baba örneğin zalimdir. Yine Allah’ın haramı olan alkolden kendini sakındırmayan ve sarhoşluğu adet haline getiren kişilerin çevrelerine verdikleri yıkım boyutundaki zarar da onu zalim etmeye kafidir.

Fakat tüm bunların ötesinde bizzat Allah tarafından zalimliğin en büyüğü olarak birçok ayeti kerime de zikredilen bir önemli bir husus ise Allah’a nispetle yapılan müfteriliktir. Ki bu zalimlik diğer birçok ayeti kerimede belirtilen refah sayesinde sapıtma, cehalet bataklığına gömülü kalıp ilim nurunun zihnini kuşatması için herhangi bir çabaya girişmeme vb. hususlar sonucu oluşan zalimlikler ile kıyas dahi götürmeyecek bir seviyededir. Bu meyanda vahye göre büyük zulmün daha iyi anlaşılabilmesi adına ilgili âyet-i kerîmelerin bazıları burada doğrudan alıntılanacaktır.

Yalan düzüp de Allah’ın üstüne atanlardan daha zalim kimdir? (6/144)

Şeytanın izinden gitmeyiniz. O size Allah hakkında bilmediğiniz şeyler söylemenizi emreder. (2/168-169)

Vahy ettiklerimizden başkasını uydurup bize iftira edesin diye seni bile hemen hemen fitneye düşüreceklerdi. (17/73)

Dillerinizin yalan yere vasıflandıra geldiği şeyler için “şu helaldir, bu haramdır” demeyin. Çünkü Allah’ karşı yalan düzmüş olursunuz. Allah’a yalan düzenler ise şüphe yoktur ki asla ferah bulamazlar. (16/116)

Konu ile ilgili birçok âyet-i kerîmenin içinden seçilen yüce Rabbimizin bu ihtarlarında da görüleceği üzere bir kişi için işleyebileceği en büyük zulüm Allah ve Rasulü adına aslı astarı olmayan ve kendi heva ve hevesinden kaynaklanan hükümler ve sözler uyduragelmesidir. Kişi böylece muhatabı olan kişi ve kişilere İslam’ın özünde olmayan yükümlülükler yüklemekte yahut onların din hususundaki görüşlerini aslı astarı olmayan asılsız hurafe sözler üzerinden şekillendirmelerine sebebiyet vermektedir. İşte bu Rabbimiz tarafından belirtildiği üzere işlenebilecek en büyük zulümdür.

Yukarıda bir cümle ile temas edildiği gibi bu hurafelerin ortaya atılması her zaman kötü niyetli olmamaktadır. Said abinin de İsa (as) ve Namaz kılmasına rağmen helak edilen bir kavmin hikayesini anlatmasına dair kıssanın tenkidini yaparken belirttiği gibi bu hurafeler belki de çoğu kere iyi niyetle ve müminleri inandıkları emir/nehiy hususunda daha dikkatli olmaları adına oluşturulmaktadır. Fakat bunun masumlaştırılacak bir tarafı da yoktur. Zira ilgili konularda gerekli ikaz ve uyarılar ve hatta korkutmalar bizzat Rabbimiz tarafından Kur'ân-ı Kerîm’de ve dahi Peygamber Efendimiz tarafından bize ulaşan sahih hadislerde yapılmıştır. Bundan sonrası kişinin dini kendi istek ve düşüncesine göre şekillendirmesine girmektedir. Ve bu yine masumlaştırılmamalıdır ki bu iyi niyetle yapılan hareketler zamanla klasiklerimiz haline gelen eserlerde de kendine yer bulmakta ve geniş kitlelere çok daha hızlı şekillerde yayılmaktadır. Her ne kadar bu yazının boyutunu ve maksadını aşacak ölçüde olsa da Said abinin işaret ettiği kitaplar ve bunların içerdiği hurafelerden iki örnek burada zikredilecektir.

Kitap boyunca bu minvalde çoğaltılan örneklerden de anlaşılacağı üzere vahye göre büyük zulüm bizzat büyük addettiğimiz kişiler tarafından da işlenebilmektedir. Bu sebeple Müslümana düşen görev, bu hususlarda uyanık olması ve etkisi alanında olan bu tür örneklikleri bizzat tenkit vazifesini yerine getirerek eleştirmesidir.

 

Yorumlar

Daha önce yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yazmak ister misiniz?

Yorum Yaz