Seher Çelik tarafından

Değerlendiren: Seher Çelik (Muş Alparslan Üni. – İşletme Bölümü)

Tarih: Ağustos – 2021 

MÜNEVVER ANLAYIŞIMIZ

Münevver “aydınlık” bizim var oluş esaslarımızın bir yapısı olup, bir nevi yaratılış ve buluş arasında kurulan bir köprü misali hayatımızın bir yol güzergahıdır. En basit bir varlık veya nesne hakkında dahi bilme ve aydınlanma ihtiyacı hissederiz. Bu noktada ise akıl ve bilgi devreye girmektedir. Bilmek ve öğrenmek görmeyi, görme inanmayı, inanmak ise bir nevi doğru yolda olduğun kanısını yaratırken huzurlu ve emin olmayı sağlayan bir düzendir. Gecenin karanlığı insanoğlunu uyumaya ve çalışmamaya itelerken, içinde bulunduğu boşluk ve çaresizlikten kurtulmak adına kendilerine Allah’ın yaratmış olduğu güneşin ışığından ilham alıp geceye yön vermek adına ışık yansıtmışlar. Saatlik ve geçici karanlık boşluğu insanı huzursuz ederken bir de ömür boyu manevi bir karanlıkta kalmanın acısı elbette kavurur insanı. Aydınlık kalbe ayrı, göze ayrı ve duygulara ayrı yön ve huzur veren bir nimettir. Bu yüzden ruhun aydınlığı insanı bilgiye ve Allah’a ulaştıran en güzel haritadır. Şimdi şuna varmak isterim; kısa bir karanlığın verdiği huzursuzluğu, ucuz bir ışığa bağlı kalırken koskoca bir ömrün karanlığını İslam ile aydınlatmak yerine gereksiz meşakkat ve boş fiillerle doldurmanın acizliği yanında bir de bundan haz ve mutluluk duymanın yaratmış olduğu karanlığın içinde karanlık üretme çabası ile yürümekteyiz. Bu karanlığın vermiş olduğu körlüğü ve zararı görmemenin acısı, yakıyor aydınlık ve İslam davacılarını.

Daha önce de sık sık dile getirdiğim gibi hocamızın eserleri gerçekten bu kör karanlığa ışık tutacak bir açıklığa ve bir harita misali aydınlığa kavuşturabilecek nitelikteler. Yine muhteşem bir anlatım ve kafayı bilmeye ve araştırmanın yanında düşünüp hareket etmeye yönlendiren bir eser olan Münevver Anlayışımız kitabında muazzam bir aktarım ve iştahla tüketebileceğimiz bir bilgi sofrasına davet etmektedir. Zihnimi müthiş bir düşünceye sürükleyen cümleler asıldı kitabı okurken: İnsanlar neden insan olarak yaratıldıkları halde maymunlaşırlar?  Bizi en güzel şekil ve konumda yaratan Yüce Rabbimiz var iken biz neden hep aşağı ve aşağılık olmayı tercih ediyoruz? İşte bunun en önemli nedenlerinden hocamızın da bastıra bastıra söylediği gibi, karanlıkta bıraktığımız ruhumuz ve maneviyatımızdır. Bu kitabı okurken kendime düşman olduğumun ve kendimi sevmediğimin farkındalığına vardım. Çünkü kendini seven bir insan kendini yaratan ve kendine bu güzel şekli veren Rabbine karşı kendi bedenini ve ruhunu yaratılmışlara karşı kul köle etmez! Bir medeniyet türküsü tutturmuş olan “-izm” akımlarının yaratmış olduğu kaosta zulüm ve hastalık gibi yayılan kirli ruhlardan öteye varmış değiliz. Her bir ruhun karanlığa gömüldüğü şu 20. yy. içinde kaybolduğumuz karanlıktan aydınlığa koşmak yerine o karanlığın kirli çamurları ile dolaşır ve övünür bir vaziyette bulunmaktayız. Kitabın özüne inmenin verdiği huzuru aktaramam ve anlatamam. Hele kadına dair geçmişten gelen haksızlık veya kötü muameleler ve kadın haklarına dair vermiş olduğu bilgiler bir hayli düşündürürken şu fikre kapılmak elde değil; köle olarak satılan bir kadına yapılan haksızlığa dair geçmişten günümüze hala süregelmekte olan bu yapı sadece şekil değiştirmiştir. Alınan bir eşya parçası kadın vücudu ile sergilenmekte ve pazarlama ve satış adı altında kadınlar halen pazarlarda başka mal ve hizmetlerin satışı için kullanılmıyor mu? Buraya varmanın ve değinmemin sebebi olan hocamızın “Münevver kimdir?” sorusundan yola çıkarak şunu aktarmak isterim: Münevver kişinin güzel giyinmesi ve dışarı çıkabilmesi her istediğini alması veya göze hitap eden parlak bir yaşam sürmesi değil, münevver kimsenin ruhundaki parlaklığa taht kurması ruhunu maneviyat ve İslam ile birleştirmesidir. Münevverlik, kişinin zincirlerden kurtulup kendi iradesi ile kendi bedenini satması elbette değil. Biz çağ atladık ve asırları geçtik ancak İslam dışında bir aydınlığın olmadığını maneviyat ve hakikati öğrenince göreceğiz elbet. İslam’dan yoksun kişilerin kurmaca düzende, insanları sadece robotlaştırmak ve yenilik yaratmak adına kurmuş oldukları kölelik ve düşünme kabiliyetini yok etme çabası içindeler ve ne yazık ki çoğu kesime bu tesir etmiş durumdadır. Avrupalılar ve Avrupalılaşmak adına yok edilen dini esaslarımızı gömmüş olduğumuz karanlıktan çıkaracak olan da yine bilgidir. İnsanoğlunun geçmişten süregelen bir yönetmek sevdasıdır aslında insanlara bu zulmü çektiren. Eğer bilirsen boyun eğmezsin ve boyun eğmezsen yönetilmek zorunda kalmazsın ve yönetilmezsen düşünür ve bilirsin ve bilirsen görürsün gördükten sonra ise Allah’a karşı olman gereken yere gitmeye çalışırken, kula karşı davranman gerektiğin şekilde davranırsan, birileri birilerini yönetmek zorunda kalmaz ve birileri birilerine zulmetmek zorunda kalmaz ve insanca yaşamın yok edeceği kötülük ve karanlığı yayanlar elbet bundan rahatsız olacaklar. İşte hocamızın da en güzel şekilde aktardığı gibi bizim düşünmemizi ve bilmemizi engellemelerinin sebebi İslam’ın vermiş olduğu güçten korkmalarıdır. Aslında kararlı ve korkutucu bakışlarının arkasında yatan korkak ve aciz yüzlerini öfke ve halkın arasına kötülüğü yayarak onları birbirine karşı kışkırtıp düşünme ve bilmelerini engellemek adınadır bu çabaları. Biz birbirimizle olan savaşımıza dalarken aslında asıl savaşın, dışımızda ve yönetilmekte olan bizlerle değil bizi yönetmeye çalışan grupla olduğunu anladığımız zaman münevver kimse oluruz. İslam’a sıçratmaya çalıştıkları çamurların, en çok kendi ruhlarını kirlettiğinin farkına vardığımız zaman münevver kimse oluruz. Bilmek veya bilmemek arasındaki boşluğu öğrendiğimizde yani bilmediğimizi bildiğimizde veya bildiğimizi bildiğimizde münevver kimseler oluruz. Aydınlık ışıkta durmakla olmaz elbette. Aydınlık ışıkta yürüyebilmekte ve ışığın vermiş olduğu aydınlıktaki şeyleri görebilmektedir. Bir kitabın kapağına saatlerce bakmak, içindekini bildiğin anlamına gelmediği gibi bilginin etrafında olmakta olmak da bilgili olduğun anlamına gelmez. Bunun en büyük delili ise günümüz gençliği veya Müslüman bir ülke olan Türkiye’yi baz alırsak; vatandaşı Müslüman ancak Müslüman yaşantıdan uzak, vatandaşı Kur'ân’a ve hadise göre yaşam sürüyor güya ancak Avrupa kesimlerinin fiil davranışları ve yaşam tarzlarını örnek alıyor. Hocamızın da anlatmaya ve aktarmaya çalıştığı şey tam da bu olsa gerek; bilmek bildiğini zannetmek değildir. Münevver olmak görme organının olması değildir; çünkü her gün ışığını gören karanlıktan kurtulmuş sayılmaz. Maddi karanlığın elbette ki ışığı var ancak manevi karanlığın yavaş yavaş öldüren ve bedeni, ruhu çürüten bir salgın misali yayılan bir hastalığı var ki onu ancak İslam’ın, Kur'ân’ın ve sünnetin çizmiş olduğu tedavi süreci ile yok edilebilir. Her kitabında verilmiş olanların en muhteşemi olan aklı savunan hocamızın da dediği gibi, eğer akıl çalışıyor ise ve körleşmemiş ise en güzel aydınlıklara yol alınır; ancak akıl körleşmiş ise karanlığında boğulmaya ve kula, sisteme, çağın vermiş olduğu boş meşakkatlere boyun eğmeye ve karanlıkta hapsolmaya mahkumdur. Eğer sadece canımız yandığında Allaha yönelirsek bu en büyük acizliktir ve eğer sadece dara düştüğümüzde taptığımız ucuz ve basit tanrılardan umudu kesiyor isek işte o zaman insan olmanın mahiyetini unutmuşuz demektir. İnsan olmanın en güzel tarifidir akıl. Eğer onu kullanmaz isek ne farkımız kalır ottan ve böcekten. Okuduğum şu kıymetli eserde şunu anladım ki önce insan olmaktır mesele ve ardından bilmek ile yol almaktır aydınlanmak. Mesele ne güzel giyinmekte ne de güzel kokular sürmekte ne lezzetli yemekler ve pahalı arabalara binmekte. Zenginlik kavramı yalnızca bilmek ile tanımlanır. Allah’ı bilmek, İslam’ı bilmek, Kur'ân’ı bilmek, peygamberi bilmektedir mesele. Mesele ışığa koşmakta değil ışıkta yürümektedir. Mesele eline almakta değil açıp okumaktadır. Kadın, erkek, hayvan, bitki veya yaratılmış diğer ne varsa asıl yaratılış görevi ve amacını bilmek ve ona göre yaşamaktır mesele. Okuduğum şu kıymetli eserde meselemin çok zengin olmakla hallolamayacağını anladım, kadın veya erkek olmanın aykırılıklarını görmekte veya baskın olan gurubu görmekte olmadığını anladım. Meselemin başka bana vaat edilenin başka olduğunu öğrendim.

Yorumlar

Daha önce yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yazmak ister misiniz?

Yorum Yaz