Milliyet Anlayışımız kitabından
Derya Dayan tarafından
Tarih: Nisan 2021
MİLLİYET ANLAYIŞIMIZ
Kitaba başlamadan önce, yaşamım boyunca, ‘millet ne demektir, insanlar bu kelime ve anlamı doğrultusunda neler düşünmüş ve yazmıştır’ diye düşünmemiştim; ancak M. Said Hocamız sayesinde görüyorum ki pek çok insan pek çok yanlış görüşte bulunarak millet ve milliyet kavramını bulanıklaştırarak toplumun da anlayışını zedelemeye çalışmışlardır. Kitapta bahsedildiği üzere millet kavramı Kuran-ı Kerîm’de birçok ayetle apaçık bahsedilmiş ve bizlere sunulmuştur. Millet sosyal bir topluluğun etrafında birleştiği ve üzerinde yürüdüğü her şeyden üstün bir başlangıç ve ideal edinilmiş bir yoldur. Ve bu idealin eğri dediği eğri, doğru dediği doğrudur. Buradan çıkarılan ise şudur ki; bir ülkü etrafında toplanarak ona bağlanan şuurlu topluluklara millet denir. Bu cümle üzerine, milleti oluşturan fertleri ırk ile bağdaştırmanın yanlış olduğunu kavramalıyız. Çünkü hocamızın da bahsettiği üzere birçok farklı ırka, dine mensup insan aynı dili konuşabilir, aynı dili konuşan toplumlar farklı ırk ve dine sahip olabilir. Bu doğrultuda anlarız ki ne ırk ne de toprak, milletin birliğini vücuda getiren esasi amil değildir. Geçmişte Arap ve Türklerin aralarına türlü yalan söylemler ve konuşmalarla nifak tohumları serpilmiş, iki millet arası düşmanlık oluşturulmaya çalışılmıştır. Ancak biz Müslüman Türkler hiçbir koşulda Arap kardeşlerimizi inciten hainleri onaylamamışızdır. Bizler Arap kardeşlerimiz ile asırlarca beraber yaşamışızdır. Birileri, bizleri yanlış tanıtan bizden olmadıkları halde kendilerini bizdenmiş gibi gösteren konuşmalar ile bir algı yaratmaya çalışmışlardır. Denildiği gibi “Bazı kimseler aralarında naklettikleri izlere ve latifelere bakarak, Türklerin, kalplerinden merhamet silinmiş büyük bir devlet olduğunu zannederler. Halbuki bu büyük bir hatadır tenkide bile değmez. Türkler şevketli zamanlarında dahi, sonradan gelen Arapların kalplerinden silinmiş olan rahmete varis oldular. Bu suretle Araplara da Avrupa ya da efendilik ettiler.” Bunları söyleyen Arap bir kardeşimizdir, yalan ve uydurma söylemlere rağmen hakikatin ne olduğunu görebiliyor olması, kalbindeki merhametin ve dava sahibi bir Müslim olduğunun kanıtıdır. Müslüman olan kişi ve toplumlar birbirlerini böyle suçlamalar ile itham edip uydurma söylemlerle çamura bulamamalıdır. Bizlere dosdoğru olmamız emrolundu, Millet kavramını bu tür söylemler ile çamura bulamaktan ve zedelemekten kaçınmalıyız. İlim, erkek veya kadın, herkese farz olduğu halde ne yazık ki aranmamıştır. Buna ek olarak geçmiş dönemlerde devlet başına geçen ve geçmek isteyenlerin ilim ile alakası sorgulanmadığı için, Milletin dini ve ahlaki değerlerini zedelemiş ve “Emrolunduğunuz gibi dosdoğru olun” ayetini hiçe sayarak başka arayışlar içinde olmuşlardır. Böylesi kişilerden Rahman olan razı olur muydu? Bu olaylara binaen sürekli başkalarından bir hareketlenme, bir yükseliş bekleyerek dini değerlerimizin korunmasını beklemek, boş bir bekleyişten öteye geçemez. İnsan daima imanını tazelemeli ve tazeletmelidir, yoksa özenti ve harcanmış bir gençlik ve başıboş bir millet ve bu millete önderlik yapmaya can atan ve bu uğurda türlü oyunlar çeviren, ilim-irfan bilmeyen bir insan topluluğu ile yok olmamız kaçınılmaz olur. Milletçe İslam üzerine tünemiş bu kara zihniyetten kurtulmalı, bu mükemmeliyeti (islam’ı) yaşatmalıyız. İslam için uyanışın manası budur.
Tanzimat, görünen yüzü ile modern bir devlet kurma gayesi ile yapılan bir hamle olarak anlatılırken aslında iç yüzünde yine ucunun Müslümanlara dokunduğu, milletin değerlerini yok ettiği ve İslam’ın tüm değerlerini yıkarak itibarını yok ettiği ve içinden çıkılamaz bir hale getirdiği devirdir. Başa gelme ve yönetme arzusu ile birçok kalkınma (!) hamlesinde bulunularak, iç yüzü farklı hareketler ile tarihimizi bulanıklaştırarak İslam’a ve Müslümanlara zarar verilmeye çalışılmış ve bunların bazıları ayan beyan belli olmuştur. Yazar, bir de bunlara katılan insanlık düşmanı Siyonizm’den bahsediyor. Bu teşkilatta dünyada hüküm sürmek isteyen, milletlerarası nifak tohumları serperek bu kavramı ortadan kaldırmaya çalışan ve birçok iç karartıcı hedefi olan zihniyetsiz Yahudiler vardır. Bir de bu kadar aldatıcılık yetmezmiş gibi Millet olarak kendi içimizde de bölünmeler yaşamışız, bu konuyu Mehmet Akif çok güzel anlatmış ve gözümüzü açmamız gerektiğini vurgulamıştır.
M. Said Hocamız kitabın bir bölümünde İslami değerler çerçevesinde, ‘millet’ tanımının, ‘müşterek gayelerini tahakkuk ettirmek cehdiyle mefkure birliğine yükselen şuurlu insan toplulukları’ olduğunu yazmış. İfadeyi biraz sadeleştirecek olursak, Milletin, ortak amaçlarını gerçekleştirmek için ülkü birliğine yükselen bilinçli insan toplulukları olduğunu bizlere anlatmıştır. Yani bir topluluktaki bireylerin renkleri de farklı olsa, hatta dilleri de farklı olsa aynı milleti temsil edebilirler. Bu millet İslam ile bütünleşmiş ise, bu milletin yegane ülküsü, bütün insanlığı Kuran-ı Kerîm’in öğrettiği sonsuz mutluluğa çağırmaktır.
Bu konu üzerine hocamız oldukça açık bir şekilde birçok yerde birçok örnekten bahsetmiştir. Kitap içeriğinin başlı başına tarih koktuğunu söylememe gerek bile yok. Benim gibi tarihe ilgisi olmayıp irdelemeyen birinde bile merak uyandıran ve öğrenmeye teşvik eden bir tesiri olduğunu pek ala söyleyebilirim. Kitap kapağındaki mevcut koyu rengin aksine, iç dünyasında koca bir gökdelenden yansıtılan ışık misali, bizleri aydınlatan, bilgi haznesi geniş, zengin anlatımıyla doğru bir algı oluşturma amacıyla bizlere aşılanan bu nadide ve hakiki gerçekler doğrultusunda apaçık bellidir ki; Millet kavramı İslam’dan ayrı olarak nitelendirilemez. Geçmişten günümüze birçok insan gerek bu kavramı sadeleştirip İslam ile alakasını kesmeye çalışmış gerekse kendi inandıkları ve savundukları esaslara dayanarak -ki bunlar başıboş ve uydurma şeylerdir- bu kavramı insanlara yanlış empoze etmeye çalışmışlardır. Ancak bu konu ile alakalı Kuran-ı Kerîm’de geçen birçok ayet ve bu amaç doğrultusunda M. Said Hoca gibi birçok dava sahibi insan da vardır ki bu yanlış algıyı çürütmek için mücadele vererek aslında ‘Dinin millet olduğunu ve İslam dinine mensup bireylerin topluluğunun İslam Milleti olduğunu bizlere ayan beyan anlatmış ve kanıtlamışlardır. Ve yine denilmiştir ki -çok doğrudur-; Din İslam isimli iman sarayıdır. Millet o sarayın içinde oturanlardır. Şeriat ise o sarayın mimarıdır.
Bu gerçekler neticesinde İSLAM MİLLET’İ olarak davamızın hayata uymasındansa hayatımızı hakka uydurmalıyız.
Kitabın bana ve okuyan herkese çokça şey kattığından eminim. Bunun için başta eser sahibi hocamıza ve elimize ulaşmasına vesile olan herkesten Allah razı olsun.
Yorumlar
Daha önce yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yazmak ister misiniz?