Melike Can tarafından

Tarih: Nisan 2021

 

MİLLİYET ANLAYIŞIMIZ

Milliyet Anlayışımız, M. Said Çekmegil’in “Millet ne demektir? Milliyet nedir?” minvalindeki bazı soruların yanıtını vermesi açısından mühim bir eserdir. Millet kelimesinin mahut anlamının dışına çıkarak milletin ne olduğuna İslami bir cepheden bakmamızı sağlar. Milletin ne manaya geldiğini bizlere açıklarken bir yandan da kavmiyet kavramına değinir. Türkiye milli mücadele döneminde iken ortaya çıkan Türkçülük, Osmanlıcılık gibi bazı olguları da yine İslam çerçevesinde değerlendirerek yorumlar. Tanzimat döneminin oluşturduğu çatlakları, yanlış batılılaşmayı ve bu olayların oluşup geliştiği ortamda yazan ediplerin bazılarını eleştirir. Mehmet Akif, M. İkbal, Necip Fazıl gibi düşünce olarak kendisine yakın isimlerden övgüyle söz eder. Milletin dil, ırk, toprak birliği olmadığının özellikle vurgusunu yapar. Çekmegil’e göre millet, yüksek bir mefkûre uğrunda olan [birleşen] topluluklardır. Çekmegil, bu ülkünün İslam olduğunu eser boyunca izah eder.

M. Said Çekmegil, milliyetin tarifini izaha başlarken gayrimüslim, vatan haini, dinsiz olarak nitelediği bazı ediplerin millet lafzını kullanmasını yadırgadığı anlaşılır. Eser içinde kendisinden alıntı yaptığı Agâh Sam Levend’in sözünün bir kısmı bu durumu açıklamaktadır aslında: “Hangi konuda olursa olsun, tartışmalarda anlaşmazlık, kelimelere verdiğimiz anlam (mana) ayrılığından, tariflerde birleşememekten, … ileri geliyor.” Sözgelimi, tüm bu ediplerin “millet” kelimesine yüklediği mana farklıdır. Nazım Hikmet, şiirlerinden anlaşılacağı üzere millet kelimesiyle Türkiye’de yaşamakta olan vatandaşları kastetmektedir. Bu, millet kelimesinin tanımlarından birinin “bir yerde bulunan kimselerin bütünü, herkes” olduğu göz önünde bulundurulduğunda kabul görebilecek bir kullanımdır. Çekmegil ise bu ediplerden farklı, dinî bir hassasiyetle ele almaktadır milliyet kelimesini.

M. Said Çekmegil, millet kelimesinin ne olduğunu izaha girişirken Kur’an-ı Kerim’in bazı meallerinden bahsetmektedir. Elmalılı Hamdi Yazır, Hasan Basri Çantay, Ömer Rıza Doğrul, Gölpınarlı gibi birçok âlim “millet” kelimesini “din” şeklinde tercüme ederler. Çekmegil, bunun yanı sıra dil birliği ve ırk birliğinden bahseder. Dil birliği ulusu meydana getiren büyük bir unsurdur fakat tek başına ulusu oluşturmak için yeterli gelmez. Irk birliği ise mümkün görülmez, bunun nedeni dünyada artık saf bir ırkın var olmamasıdır. Çekmegil’in karşı çıktığı diğer bir görüş ise şu şekildedir: “Ulusun meydana gelmesi için birçok şartlar lazımdır; bunlar ırk, din, dil, toprak birliği gibi ögelerdir.” Daha evvelinde ırk birliğinin mümkün olmadığından bahseden Çekmegil, dil ve toprak birliği gibi sınıflandırmaların da anlamsızlığını açıklar; çünkü bu görüşe göre aynı dilin ve ırkın mensubu olmadığımız peygamberlerle bir milletten sayılamayız, oysa Çekmegil, İslam Milletinin var olduğunu söyler.

Çekmegil, Osmanlı İmparatorluğu’nun dünyada yarattığı intibadan söz eder. Herhangi bir İslâm topluluğunda Türk olduğunu söylemekle kişinin Müslüman olduğunun anlaşılmasından bahseder fakat aynı zamanda ilerleyen sayfalarda “Müslüman Türk”, “Müslüman Arap” tabirlerini kullanır. Din kardeşi olmayı ve İslam bağını kan bağından güçlü görmektedir. Pakistan’dan ve Hint Müslümanlarından gelen yardımları buna delil olarak sunar. Türklerle Araplar arasındaki münasebetten de söz eder. Arapları kardeşlerimiz olarak görmektedir. Aynı zamanda asırlardır sürmekte olan bu bağın Birinci Cihan Harbi sırasında Mason, Siyonist ve komünistlerin ektikleri tohumlarla zedelendiğini, fakat yine de bu bağın kopmasının mümkün olmadığını anlatır. Kavmiyeti ise tehlikeli görmektedir; çünkü kavmiyetçilik milliyetçiliğe, İslâm milliyetine zarar vermektedir.

Kitabın büyük bir bölümünde Tanzimat Fermanı ve bu fermanın yayımlandığı dönem ele alınmaktadır. Çekmegil, Tanzimat’a ve Tanzimat’ın ilanına sebep olanlara ağır tenkitlerde bulunur. Tanzimat’ın Osmanlı’daki İslami yapıya verdiği zarardan söz eder, bunun yanı sıra görüşlerini destekleyecek çoğu edipten de alıntılara yer verir. Dönemin edebiyat ortamı ve eserleri de bir bakıma Çekmegil’i desteklemektedir. Çoğu romanda alaturka-alafranga tartışması işlenir. Batı özentisi kişiler zavallı ve iğreti; kendi kültürüne sahip çıkarak bu temellerde yetişmiş kişi haysiyetli ve başarılı görülür, bu tiplemelere sıklıkla yer verilir.

Eserin ilerleyen kısımlarında Siyonizm tehlikesine de değindikten hemen sonra azınlıkların hak arayışlarından da söz eder. Bu bahsi Avrupa’da başlayan kavmiyetçiliğin Osmanlı’ya yansıması olarak görür. Bu durum hakkında aynı aileden kişilerin birbirine düşmesi teşbihinde bulunur.

Ziya Gökalp hakkında ağır ithamlarda bulunmaktadır. Gökalp’i dinsiz bir sözde sosyolog, bir sapkın olarak görür. Ziya Gökalp’i eleştirmesinin sebebi Gökalp’in Müslüman olmaması, Müslümanlıkla ters düşmesinden ileri gelir. Gökalp’in millet tanımının yanlışlığı hakkında açıklamalar yapar. Gökalp’in millet tarifi şu şekildedir: “Millet lisanca, dince, ahlakça ve bediiyatça müşterek olan, yani aynı terbiyeyi almış fertlerden mürekkep bulunan bir zümredir.”

Çekmegil, Müslüman bir Türk’ün başka bir ülkede yetişen çocuklarının dilimizi bilmese bile kardeşimiz olduğunu açıklar. Bu nedenle Gökalp’in tarifine karşı çıkar. Sonrasında ise millet, ümmet ve kavim kavramlarını ele alır. İslami esaslara dayanarak kendi millet tarifini yapar: “Millet, müşterek gayelerini tahakkuk ettirmek cehdiyle mefkûre birliğine yükselen şuurlu insan topluluklarına denir.” Yani İslam adı altında birleşen şuurlu Müslümanlar farklı lisanda konuşsalar, farklı ırka mensup olsalar, farklı bölgelerde yaşasalar bile aynı millettendirler. “Müminler kardeştir” ayet-i kerimesinin kitapta yer verdiği tefsiri ile de bu görüş desteklenmektedir. Bizde “millet” kelimesinin kavim yerine konulduğundan söz eder. Çekmegil’e göre millet, İslam’a inananların topluluk ismidir. Dr. M. İkbal’den bu görüşü daha da açıklayan bir alıntıya yer verir: “Müslim” millet, “mümin” fertlerin bir araya gelmesinden meydana gelir.

Kavmiyetçiliğinin yanlışlığını defaatle vurgular. Arnavut, Kürt, Laz, Arap… Bu ırklardan herhangi birine mensup olmanın bir üstünlüğü yoktur. Müslüman olmak, İslam milletinin bir parçası olmak her şeyin üstündedir. İnsan kavmini sevebilir, yükselişini isteyebilir; ancak Çekmegil’e göre bu yükseliş de yalnızca İslam’la mümkündür.

Sözgelimi M. Said Çekmegil bu eserde “Millet nedir?” sorusuna yanıt ararken bir yandan da bize bir Müslüman olarak durmamız gereken yer ve korumamız gereken çizgi ile alakalı bilgiler de sunuyor.

 

Yorumlar

Daha önce yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yazmak ister misiniz?

Yorum Yaz