İyi Niyet Anlayışımız kitabından
Seher Çelik tarafından
Tarih: Temmuz - 2021
İYİ NİYET ANLAYIŞIMIZ
Niyet dediğimiz kavram kendi cephesinde oldukça geniş bir yelpazeye sahiptir. Her niyet iyi sonuca, her sonuç da iyi niyete bağlı değildir elbet. Hocamızın oldukça geniş bir yelpazede en iyi ve anlaşılır örneklerle ele almış olduğu niyet konusundaki cümlelerine hayran kalmamak elde değil. Şimdi niyet kavramı bana göre şahsi bir kavramdır. Neden diye sorulacak olursa elbette ki şuna dayandırarak söylüyorum. Kişinin niyeti iyi veya kötü kendi içinde veya kendisine göredir. Bir kişi niyetinin iyi olduğunu düşünerek bir sürü kötülüğe sebebiyet verebilir, aynı şekilde kötü olduğunu düşünerek kastî veya bilmeden bir sürü iyi şeye sebebiyet verebilir. Bu yüzden bir kimsenin niyetinin ne olduğunu öğrenmeden veya yarattığı sonuçlara bakarak iyi veya kötü bir şey yaptığını veya sebep olduğunu kesin vurgu ile iddia etmek doğru değildir. Tabii ki iyi niyetin iyi veya kötü olduğunu anlamak ancak araştırmak, öğrenmek ile olur. Sonuçlarını veya yaratacağı kaos veya güzel şeylerin olma olasılığını ele almak gerekir. Bizim dinimizin de en güzel yanı budur: Öğrenmek ve bilgi ile hareket etmek. Dinimizin kendi cephesinde ilim-irfana sunmuş olduğu güzellikleri, bazı cahil ve bilgisiz veyahut kastî bir fiil ile onu küçümsemeye veya zarar vermeye çalışan kesimler, bu ilim ve bilgiyi görmezler. Dediğim gibi iyi niyetin aslında iyi bir ilim ve bilgi süzgecinden geçtikten sonra iyi veya kötü oldu iddia edebiliriz. Tabii ki biz aciz kullar ancak iddia ederiz. Bir niyetin içeriğinin veya ucunun nereye dayandığını ancak Allah bilir. Peki iyi niyet her zaman kötü olanı yok eder mi veya her zaman iyi sonuç yaratır mı? Tabii ki neye-kime-nasıl-neden soruları ile beraber niyet anlayışına yönelirse kendi içinde çoğu noktada iyiyi düşünürken kötüye, kötüyü düşünürken iyiye vesile olmuş binlerce örnek verilmiş. Bunlardan biri sahibini sinekten korumaya çalışan ayı gibi…
Bazen her istediğimiz veyahut her niyet ettiğimiz bize iyi sonuçlar vermeyebilir bu yüzden akıl dediğimiz güzel lütfu devreye sokarak onun dahilinde hareket ederek iyi sonuçlar yaratmak mümkündür. Tabii bir de kendini bilge sanan kesimler vardır. Bunlar her şeyin en doğrusunu, en iyisini bilen, kendini mükemmel sanan guruplardır. Bunlar bildiklerini araştırmak yerine kendi at gözlüklerini takıp tek bir pencereden tek bir noktaya bakanlardır. Bunlar İslam’a en çok zarar veren kesimlerdir. Bir de duyduklarına körkütük herhangi bir araştırma yapmadan özellikle din alanında zerre kadar bilgi sahibi olmadan yalnızca kulaktan duyma bilgilerle hareket eden bir kesim vardır. Bunlar da dinimize zarar veren bir diğer cahil kesimdir. Bilmek ve bilerek hareket etmek, iyi niyetin aslında temel noktasıdır. Kötü niyetler aslında iyi sanılıp bilgisizce hareket edilip ardından yarattığı kaoslardan çok daha iyidir zannımca. Çünkü çoğu noktada şu cümle aklıma gelir: Net bir düşman içten pazarlıklı bir dosttan daha iyidir. Kesinlikle katıldığım bir noktadır çünkü İslam’a en çok zarar verenler aslında, iyi niyet ile hareket eden kimselerin bilgisizlik sonucu yaratmış olduğu durumlardır. Bir de Kuran-ı Kerîm’in mana ve tefsirlerinde yanlış ve çoğu zaman dini yanlış aktaran kesimler vardır. Kimisi bu işi paraya döktüğü için içindeki kötü veya iyi niyeti umursamaz, kimisi de iyi zannettiği ama sonuçları ve yaptıklarının aslında dine ne gibi zararlar verdiğini bilmeden, dinde olmayan birçok hususu insanlara iyi niyetle aktardığını düşünerek bir de bununla övünür. Elbette ki dinimiz yayma ve aktarma ile zamanımıza gelmiş ve geleceğe aktarılmaya da devam edecektir ancak bu demek değildir ki dinden olmayan veya Kuran’da geçmeyen ayet ve mealleri kendi fikir ve düşüncelerimize uyarlayarak insanlara aktarmaktır. En kötü niyettir aslında bu. İslam dini bilgiyle hareket eden, ilimle yolculuk eden bir dindir. Yalnızca ahlak ve fillerden veyahut ibadetlerden ibaret bir din değildir. Hem geçmişe hem de geleceğe hitap eden bir dindir. Örneğin sabahtan akşama kadar oruç tutan kimsenin Allah emretti deyip diğer bütün din ibarelerini yerine getirmeksizin sadece aç kalarak bu ibadeti yerine getirmek her ne kadar iyi bir niyet ile yapılmış olsa da doğru bir eylem değildir. Yaptığımız ve yapacağımız özellikle dini eylemlerde öncelikle peygamber efendimizin yaptıkları ve söylediklerini göz önünde bulundurarak hareket etmezsek doğru sanıp yaptığımız onca fedakarlığın aslında hem kendimize hem de çevremize kötü örnek teşkil ettiğinin farkında olmadan ebediyete yol almış olacağız ve bu en aciz durumlardan biridir. Birçok farklı iyi sanılan niyetler ve ardından dine zarar verdikleri örnek ve ameller mevcuttur. Kimisi dini gelir olarak kullanır; kendisinin inanmadığı bir şeyi, yerine getirmekten aciz olduğu ibadetleri başkalarına para karşılığı aktaran mı dersiniz, kendi menfaati uğruna dini yanlış aksettiren mi dersiniz, bilmediği halde saygı görmek amacı ile bazı cahil kesime bilge süsü veren mi dersiniz, körü körüne belli cemaat veya guruplara katılmış İslam adı altında o cemaatin çıkarlarını koruyup kendi ahiret hayatını bilmeden mahveden mi dersiniz, bir insana duyduğu sevgi ve sadakatten ötürü onun dediklerine ölümüne bağlı olan mı dersiniz, kendi kafasında yaratmış olduğu din içinde din üreten kesimin kendine inandırmış olduğu kesim vb. gibi birçok örneğe sahip iyi niyet altında yapılan cahillik ve kötülük fışkıran eylemlerin ardına hapsolmuş nice din adına kurban edilen insanlar vardır. Elbette ki herkes en iyi şekilde bilmek zorunda değildir ancak herkes bildiklerinin veyahut duyduklarının doğruluğunu araştırma eğiliminde bulunmalı. Bunu yaparsa bu kadar yanlışın doğuşuna sebebiyet vermemiş oluruz hem de iyi olduğunu düşündüğümüz onca yorgunluğun ardından kötülük tohumları ekme zahmetinde bulunmamış oluruz. İslam zarar görmez sadece bir veya binlerce Müslüman kaybeder ama insan İslam’ı kaybedince bütün hayatını kaybeder. Yoksulluğun ve bitkinliğin dibini görür, ebedi bir hayatın varlığı huzurunu yok etmiş olur. Biz Allah’ın yaptıklarını ve emirlerini sakatlayamayız ancak zarar verdiğimizi zannederiz ancak bütün zararın kendimize olduğunu, kendi kendimizi yavaş yavaş öldürmek ile kalmayıp başka hayatları da ardımızdan gelmeye mecbur ettiğimizi bir mizana çıktığımızda öğreneceğiz ki o da ne acı bir gerçek olur. Müslüman olmak elbette ki ölçü içinde hareket edip öğrenmeye dayanmaktır. Kendi dini değerlerimizi yayamıyorsak en azından bunları korumak veya sahip çıkmaktır veyahut başka kesimlere aktaramasak bile bunların doğruluğunu kendimizce öğrenip gelebilecek kötü niyetlere karşı doğru ve iyi niyeti koruyabilmektir. Bir de işin içinde kendimizce değerli kıldığımız tabularımız vardır. Kimisi bağlı olduğu bu yanlışların farkında olsa dahi vermiş olduğu inanma güdüsü ile bu yanlışını sürdürmeye devam etmektedir. Onları yıkmak sandığımızdan çok daha zor bir iştir. Bir ölüden medet ummak gibi bir hayvandan yardım dilemek gibi bir mezardan çare ve rızık beklemek gibi bu inandıklarımız aslında bizim dinimize olan en kötü niyet ve zararlardan biridir. Bunları yıkmanın yolu ise önceliği Kuran-ı Kerîm’e ve ardından peygamber efendimizin sünnetleriyle hareket edip kendi aklımız ile araştırıp bilmek ve öğrenmektir. Allah yaratır, Allah bilir, Allah görür elbette, öyleyse ondan ayrı bir şeyi düşünmek ahmaklık değil midir? Biz insanoğlu ancak Allah izin verirse yapabiliriz. Hocamızın sanat hakkında aktardığı bilgi misali; üretmek bir şeyler yapmak elbette günah değildir ancak yaptıklarımızın niyetini ve ardından nelere mal olduğu veyahut dinde ne kadar yeri olduğu hususunu göz ardı etmeden. Yoksa ne şiir ne güzel söz İslam’a aykırı değildir yerinde ve özünde kullanıldığı sürece. Biz insanoğlu daima dine olan açlığımızı başka meşguliyetler ile doyurmaya çalışıyoruz ve ardından niyetimiz kötü değildir ibaresini yapıştırıp iyi bir şey yaptığımızı zannediyoruz. Bizim en büyük eksiğimiz dini bilmeden yargılayıp veya uyması gereken biz iken onu kendimize uydurmaya çalışmaktır. Bu da en kötü ve en aciz durumlardan biridir elbet. Bizim dinimiz aslında en geniş ve en güzel davranış ve filleri olan bir dindir. Rabbimiz o kadar merhamet ve yücelik taşır ki hata ve günahtan sonra da insanı yine kabul eder ve bu bir hataya bir yanlışa mahsus değil iken. Hocamızın aktardığı insanın bu konuda tüm açlığını giderecek bilgilerden sonra aslında niyetin tek başına iyi bir şeye sebep olmayacağını öğrendik. Her şeyin ardındaki en güzel anahtar olan akıl ile hareket ettikten sonra İslam ile yol alan kimsenin aslında ne niyetinde ne de eyleminde hata olacağını görebiliyoruz. Hata elbette insana mahsustur ve eksiksiz olan bir tek Allah’tır. Kul hata olsun yanlış olsun veyahut iyi niyetle olsun, bunun farkında olması, neyin neye mal olduğunu hesap etmesi gerekir. İyi niyetin yalnız başına dine bir faydası olmadığı gibi zararı olabileceğini de hesaba katması gerekir. Allah en iyi bilendir. Onun bildikleri ile hareket etmek ise en iyi Müslüman olabilmenin bir yoludur. Allah bizi iyi niyetimizle dine çomak sokanlardan eylemesin!
Yorumlar
Daha önce yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yazmak ister misiniz?