Melike Can tarafından

Tarih: Temmuz- 2021  

İYİ NİYET ANLAYIŞIMIZ

İyi Niyet Anlayışımız adlı eserde doğru-yanlış ve iyi-kötü kavramları üzerinde durulur. Bu dört sözcük kişiler ve yorumlara göre değişiklik göstermektedir, başka bir deyişle görecelidir diyebiliriz.  Dini meseleler konu olduğunda ise tüm bu yorumlar geçerliliğini yitirir; çünkü dinler dogma olmakla birlikte kendi kaidelerini barındırırlar. 

Tüm dinlerde esas olan inançtır. Sorgulamak elbette mühimdir. Kur’an’ı Kerîm’de çok kez geçmekte olan “Akıl etmez misiniz?” sorusu bizi düşünmeye iter fakat her soruya cevap bulamayabilir yahut var olan cevapları yeterli görmeyebiliriz. Tam bu noktada kişinin inancı devreye girmektedir. Dinler, inananlar için doğru kavramından çok gerçek kavramına girer. Yani bize doğru geldiği için değil, asıl olanın bu olduğuna inandığımız için tabi oluruz. 

Eserin ilk başlarında “iyi” niyetle yapılan hatalardan ve uydurma hadislerden söz edilir. “İyi” kelimesi çoğu kişi tarafından “saf” kelimesiyle karıştırılır. Kitaptaki örnekte Mekke’nin fethi ile alakalı orada bulunan akrabalarına haber verme amacıyla mektup yollayan bir kişiden bahsedilir. Saflık ve iyiliğin ayrıldığı noktayı görmemiz açısından mühim bir örnek olduğu kanaatindeyim. 

Saf kişi sözlükte “iyi niyetli” olarak geçse de bir diğer anlamı olan “kolaylıkla aldatılabilen” sıfatının bu yazı için daha makul olduğunu düşünüyorum. Bu örnek bize gösteriyor ki saflık, kişinin daha basit düşünmesinden ve içgüdüsel hareket etmesinden ileri geliyor. Oysa tam tersine iyilik tesadüfi değil son derece bilinçli yapılması gereken bir şeydir. 

Aklıselim bir Müslümanın yapmaması gereken bu iki örneğe baktığımızda akıl etmenin ve dinin kaidelerine uymanın önemini görmekteyiz. İyi niyet hiçbir zaman tek başına yeterli değildir. Müslüman kişi kendini kalp temizliği safsatalarına inandıramaz. Bu sözlerle kaideleri yumuşatmaya çalışıp dini tahribe sebep vermemelidir. Eğer durum böyle ise saflığın kötü sonuçlar doğurması gayet olağandır. M. Said Çekmegil’in de eserde belirttiği üzere “…niyetin iyi olduğunu iddia edebilmek için önceden iyi olup olmadığını araştırmaksızın, aklın bütün gücünü kullanmaksızın, peşin bir hissiliğe angaje olmamış bulunmak lazımdır.” 

İlerleyen sayfalarda yanlış meallere değinilir. Yanlıştan ziyade bile isteyerek çarpıtılmış mealler desek daha doğru olabilir. Çekmegil, kişi ve yayınevi isimleri vererek bu yanlışı hem teşhir eder hem de yanlışın nedenini irdeler.

Çekmegil aynı zamanda ölçü hususuna da değinir. Müslümanın ölçüsünün vahiy olması gerektiğini söyler, toplum düşünceleri yahut birilerine hoş görünme amacı değil.

Eserde bahsi geçen şiir hususuna gelecek olursak, bir yandan katılmakla birlikte bir yandan da saf gerçekle şiirin mümkün olmayacağı kanaatindeyim. Çünkü şiir imgelerden oluşmaktadır. Somuttan somuta, somuttan soyuta yahut soyuttan soyuta yapılan bu imgeler şiirin bel kemiğidir. Bununla birlikte zaten var olmayan hiçbir şey ifade edilemez. Yazdığımız, hayal ettiğimiz her şeyi var olanlar arayıcılığıyla düşleyebiliriz ancak.

Son olarak yazımı, baştaki cümlelerimi de destekleyen ve aynı zamanda eserde de yer alan sevdiğim bir alıntıyla bitirmek isterim:

“Cehenneme giden yol, iyi niyet taşlarından döşenmiştir.”


Yorumlar

Daha önce yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yazmak ister misiniz?

Yorum Yaz