İslam’ın Gerçeği, Yeni Dünya Düzeni kitabından
Derya Dayan tarafından
Değerlendiren: Derya Dayan
Tarih: Mayıs – 2021
İSLAM’IN GERÇEĞİ
M. Said Çekmegil’ in kaleminden dolu dolu bir eser daha.
Girişte yine İslam dan hakikatli bir biçimde bahsedilmiş, bu gerçek bir kez daha gözler önüne en sade hali ile serilmiştir. Bu kelimenin kökeninin selam dan geldiğini ve dayandığı temel gerçeğin yer ve göklerin, her mahlukatın yaratıcısı olan Allah-u Teala dan başka ilah olmadığını bizlere yazı dili ile bir kez daha açıklamıştır.
Kitap içeriğinde kısaca bahsedilen yeni dünya düzeninde değinilen ikinci dünya savaşı sonrası kurulan teşkilatlardan olan BM’nin günümüzde Müslümanlara yönelik yapılan işgallere, savaş suçlarına seyirci kalarak hiçbir önleme girişiminde bulunmayışı “şer teşkilatı ve fesattan başka bir işe yaramayan” sözünü doğrular nitelikte, ne yazık!
Bu yeni dünya düzeni planı, maddeci pragmatizmin dünyaya empoze edilmesi üzerine konumlandırılmış bir inşadır. Dünyamızı küçülten teknoloji, şehirleri büyüterek yaşam problemlerinin çoğalması sonucu yeni dünya düzeni maskesi ile cihanı daha kolay sömürebilme çalışmaları içine girmiş ve bunu farklı boyutlara taşımışlardır. Bu doğrultuda ahlaktan eser kalmamış ve aykırı davranışlar normal karşılanır olmuş. Ancak eskiye nazaran Vahyi ilahiyi anlamayı amaç dinip Resulü örnek edinen, kulaktan dolma bilgilere değil de dini, ilmi kaynaklardan araştırıp öğrenerek hakikati anlamaya ve anlatmaya gönüllü ve istekli bir nesil var evet hamdolsun. Yeni bir dünya düzenine lüzum yok. Dünya üzerindeki her insan fikir ve davranışlarında seçici davranıp hak ile batılı ayırabilme kapasitesine erişebilirse, şayet dünya yeni bir zihniyete sahip olan bu insanlara tanıklık edecek ve yenilenmiş olacaktır. Kısacası M. Said Çekmegil’ in de yazdığı üzere Yeni dünya düzeni değil yenilenmesi vücubiyet kasbeden bir dünya var ki, ebediyeti gerçekleştirecek olan; yeniden kurulmayı bekleyen yeni bir dünya nizamı söz konusudur.
Selamla münasebeti olan İslam nedir? Bu soruyu şahsıma sorduğumda selam kelimesinin kuran-ı kerim de birçok yerde farklı kalıplarda geçtiğini biliyorum. Farklı anlamları olsa da benim aklımda kalan ve kullandığım; kurtuluş, barış ve esenlik anlamlarıdır. İslam’ın bu kelime ile münasebeti ise bu anlamlardan kaynaklanmaktadır. İslam bir kurtuluştur; kötülükten, zinadan, riyakarlıktan, günahlardan kısacası ebedi saadetimizi engelleyebilecek her şeyden kurtuluştur. Dolayısıyla bunlardan uzak olunduğu taktirde barışın var olduğu ve sürdüğü bundan kaynaklı barışçıl bir toplumun olması da muhtemeldir. Elbette bu kurtuluşun ardından gelen, girmeye hak kazanıldığı taktirde bahşedilen bir cennet vardır. Rahman olan bizleri bu hayırlı kullardan eylesin inşallah.
Allah “Dinde zorlama yoktur” buyuruyor; o halde dayatma ve zorlama ile kişiyi Müslüman ya da başka bir dine mensup hale getirebilir miyiz, bu yanlış olmaz mı? Bunun cevabını da bizlere tabi ki vermiş M. Said Çekmegil ve insanı üç şekilde tanıtmış bizlere. Bu üç tanımı da dolduran toplumlar vardır. Bizler inananlardan, iman edenlerden olalım inşallah.
İman Anlayışımız kitabında da birçok kez bahsedilen bir konuya İslam’ın Gerçeği kitabında da rastlıyoruz; küfrü sevip iman üzerine tercih edenler, cahiliye inanışlarını Allah’ı dinin yerine koyanlar, anne-babamız da olsa veyahut kardeşimiz olsa fark etmez, itaat etmeyiniz diye bahsediyor. Günümüzde ne yazık ki süregelen böylesi olaylarda mevcut. Bir kısım insan da vardır ki hiçbir ilmi kaynakta yazmayan safsataları insanlara helal, caiz veya sevap diye göstererek bunu yayar ve bu döngü halinde devam eder. Ancak birkaç kendini bilmezin lafları ile İslam’a sırt çevrilmemelidir. Dinimiz kulaktan dolma bilgilerle hareket edeceğimiz basit kaideler değil. Günümüzde birçok yararlı ilmi kaynaklar ve hadisler var. Peygamber efendimizin (s.a.v) sünnetleri var ve tabi ki en başta kuran-ı kerim var. Öğrenmek isteyene fazlasıyla kaynak var yeter ki istensin.
İslam’ın gerçeğinin temellerinden olan ahirete imana da değiniyor M. Said Çekmegil. Oldukça açık anlaşılır bir dil ile bizlerin bu imtihan sahasında dünyevi varlığa kapılmadan, ahiretin daha hayırlı olduğunu kavrayarak baki olan ahirete, iman etmemiz gerektiğini vurguluyor. Şayet ahireti ihmal edenler için sunulan tüm nimetler, nimet olmaktan çıkar külfet olur.
Peki “İslam’ın gerçeğini nerede, kimde aramalıyız, ya da kimlerde aramamalıyız?” sorusunu da bizlere açıklıyor. Ahiretsiz maddecilerde, dünyalarını imar etmekten başka bir şey düşünmeyen zavallılarda mı, ya da kendi çıkarları doğrultusunda karşımıza entelektüel fetvalar çıkaranlarda mı? Belki de dünyalarını tapılacak bir nesne haline getirenler de. Bunun gibi birçok örnek verilmiş fakat, hayır bunların hiçbirinde değil. Böyleleri gerçeği elbette anlayamazlar. İslam’ın gerçeği bu sapkın düşüncelere sahip olanlarda aranacak kadar basit değil. Aslında benim için gayet gözler önünde ve erişilebilir. Çünkü Rabbimiz bizlere hakkı işitebilecek kulak, hakkın tezahürlerini görebilecek göz, hakkı kavrayıp anlayabilecek kalp-akıl ve şükredebilelim diye kulaklar, gözler, gönüller vermiştir hamdolsun. Böylesi acı bir gafletten, aklını kullanarak tövbeyle uyanmayanlar İslam’ın gerçeğini göremezler. Tüm bunlardan çıkarılan, İslam’ın gerçeğini vahiyler gösterir. Bahşedilen akıl nimetini kullanmalı, yazılı ve yazısız ayetleri ele almalıyız. İmtihanında başarılı olup, vahyi tasdik edince hakka davetiye çıkaran insanları, bir inanışa zorlamadan yol gösterici olarak ahireti kazandıracak amellerle meşgul olup dava sahibi kişiler haline getirmeliyiz.
Genel bir yorum yapacak olursam; M. Said Çekmegil’in dilini çoğu zaman sadeleştirerek anlıyorum. Genel olarak çarpıcı cümleler kullanarak etkili bir izlenim bırakıyor. Verdiği örneklerle dikkat çekiyor ve bana aslında hiçbir bilgiye sahip olmadığımı gösteriyor. Çoğu zaman haklılığından ötürü kötü hissederek bir düşünce seline kapılıyorum, kendimi ve yaşamı sorguluyorum. İçinden çıkılamaz hale geldiğinde okumaya devam ederek yeni soru işaretleriyle meşgul oluyorum.
Okuyan herkesi aydınlattığından eminim. Allah dualarını kabul etsin.
Yorumlar
Daha önce yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yazmak ister misiniz?