İslam’ın Gerçeği, Yeni Dünya Düzeni kitabından
Begüm Kıtay tarafından
Değerlendiren: Begüm Kıtay
Tarih: Mayıs – 2021
İSLAM’IN GERÇEĞİ
Selam olmak, huzur dolmak, güvenle yaşamak ve ölmek, hakikati kavramak, gönülden teslimiyetle İslam olmak… Kitabın özeti nitelikteki bu kavramlarla İslam’ın ne kadar temiz, anlaşılır ve net bir şekilde insanlara bahşedildiğini anlıyoruz.
‘’Ellerin diktiği müşahhas (somut) putlardan daha tehlikelisi, işlemez beyinlerin zanlara yerleştirdiği mücerret (soyut) putlardır.’’
Belki hiçbirimiz Lât’a, Menât’a ya da Uzzâ'ya tapmıyoruz şu an fakat fark etmeden zihnimizi işgale yeltenen mücerret putlar her daim mevcut halde bulunuyor. Putperestliği yalnızca maddeye indirgemek zihnî putperestliğin yok olduğu anlamına gelmiyor. Kimin için yaşıyor, kime teslim oluyoruz? En çok kime, neye zaman ayırıyoruz? Kimin hoşnutluğu bizim için daha kıymetli? İşte bunlar daima kendimizi sorgulamamızı gerektiren sorular. Ve bu soruların cevabını yalnızca ‘’Allah’’ olarak sabitlemek bu dünyadaki asli imtihanımız.
“İffetsizlerin rağbet gördüğü; masumların horlandığı; elmasın mahcup, ziftin mağrur olduğu çağ! Bu çağ değil mi? Böylesi çağların dışına çıkabilmek için çırpınıp gayret göstermek, kim bilir ne yücelikler getirecektir insanoğluna. Dünyacı gaddarların, hayvanlara özenen hayâsızların, pragmatik kafalarla esirlerini sömürdükçe sömürenlerin çağının içinde kalmak değil, mümkünse dışına çıkmak ne büyük fazilet.”
Bütün kavramların içinin boşaldığı, anlam kaymasına uğradığı, ahlaksızlığın cesaret olarak nitelendirildiği, sapkınlığın özgürlükle çerçevelendiği bir çağda Müslümanca yaşamaya çalışıyoruz. İyiliği emredip, kötülüğü engellemekle yükümlü olan bizler için tek çarenin anlatmaktan bıkmayacağımız iyiliğimizle, tebliğimizle, çalışmalarımızla, salih amellerimizle sağlanacağına inanıyorum inşallah. Biz sadece Hakk’ı konuşacağız, yazacağız, çizeceğiz. Önce onlar duymayacaklar sonra duymazdan ve görmezden gelecekler daha sonra bunları reddedecekler belki Hakk’ı yok etmek isteyecekler ama Allah’ın nurunu tamamlayacağına iman eden bizler için bunların bir önemi olmayacak. Zaferin inananlara ait olduğunu bilerek halifelik görevimizi en güzel şekilde gerçekleştireceğiz, İslam’ın gerçeğine ancak böyle ulaşabiliriz çünkü.
‘’… her mümin için baş ibadet olan ilmi çizginin farz olduğunu unutup, vacip olmayan diğer işlerle avunmak değildir de nedir?’’
‘’İslam her şeyden önce hareketle ilgilidir.’’
‘’…rehavet ve gevşeklikten uzak bulunmak; kişinin şahsını lekesiz tutmak ve onu selamete çıkarmak manalarına gelir.’’
‘’İslam’da tefekkür aydınlığın temelidir; fikri bir tarafa iten, ilmi çalışmayı unutan, doğru düşünmeyen hiç kimse İslam’ın gerçeğini anlayamaz, çünkü ‘düşünmek farzdır.’ ‘’
Belki de Müslümanların en temel sorunu; ilmin, okumanın, öğrenmenin farz olduğunu bilmemek, unutmak ya da ciddiye almamaktır. Halbuki bütün ilimleri, bilime tapanların savunduğu fakat ilahi kudrete dayanan bütün mucizeleri, yaratılışları, varoluşları ve yok oluşları okumaya, öğrenmeye, bilmeye kısaca harekete geçmeye muhtacız. Müslüman’ın tembelliğe, gevezeliğe, boş vermişliğe hakkı yoktur. Aksine bu dünyanın boş verilemeyecek kadar ciddiye alınması gerektiğini anlatmamız gerekiyor tüm insanlara.
‘’… tenkit ibadeti azalınca, insanlar aklına geleni yapar ve söyler, keyfilik başını alır yürür.’’ Tenkidin sevgiyle yakından ilişkili olduğuna inanıyorum, sevdiklerimi uyarırım, hatalarını engellemeye çalışırım, kusurlarını örterim ve eleştiririm çünkü yaptıkları, konuştukları, varlıkları umurumdadır. Fakat artık en ufak bir tenkidin saygısızlık olarak adlandırıldığı, özgürlüğe hakaret sayıldığı bir çağda nefes alıyoruz. Bu durumda Müslüman kardeşlerimizi Allah rızası için uyaramayacak hale gelmişken tenkidin ibadet olduğunu hatırlamamız gerekiyor.
‘’Allah’ın dinini, Allah’ın vahiyleriyle değil de, beşeri önerilerle tanıtmaya kalkanlar İslam’ın gerçeğini görebilmiş olurlar mı?’’
‘’Mesela, müstağripler insan haklarından söz ederken, kadınlar sanki insan değilmiş gibi, bir de kadın haklarından laf açarlar…’’
Bir Müslüman’ın kendini hümanist olarak tanımlamasına gerek yoktur çünkü “Birbirinizi sevmedikçe gerçekten iman etmiş olmazsınız.” diyen bir peygambere iman eder ve insanı en şerefli mertebeye koyan bir dine teslim olur. Kadınlar kendi haklarını savunmak için feminizme muhtaç değildir çünkü kadın olarak dişiliğiyle değil de kişiliğiyle çok değerli olduğunu, uğradığı her türlü haksızlığa karşı ilahi bir mahkemenin kurulacağını ve bu mahkemedeki hakimin cezada asla indirime gitmeyeceğinin bilincindedir. Kısaca İslami olarak tanımlanacak herhangi bir “–izm” yoktur çünkü İslam’ın hiçbir ‘–izm’e ihtiyacı yoktur.
“Vahyi yönlendirmeler böylesine rahim; böylesine adil ve böylesine reel önerileriyle İslam ortada durup dururken, daima değişip duran; bir sağa bir sola savrulan beşerin kararsız düzenlerinin lafı mı olur?’’
‘’Müslümanca düşünürsek görürüz ki, temel hakları halk değil; Hak tayin eder. Külli hak yaratılanların değil, yaratanındır. ‘Allah Hakkın ta kendisidir.’”
Ahlak. Kime göre, neye göre ahlak? Allah’sız bir ahlak mı? Yani keyfe göre ahlak. İlahi, kati, değişmeyen bir sisteme iman etmek yerine sürekli değişen kendine yetecek kadar ahlak oluşturan insanlar çağında yaşamak… Haklarımızı, özgürlüklerimizi, kanunlarımızı, sınırlarımızı, hayatımızı yaratan ve bizi başıboş bırakmayan Rabbimize hamd olsun.
Selam ve dua ile…
Yorumlar
Daha önce yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yazmak ister misiniz?