İslam’ın Gerçeği, Yeni Dünya Düzeni kitabından
Kadir Yılmaz tarafından
Değerlendiren: Kadir Yılmaz
Tarih: Mayıs – 2021
İSLAM’IN GERÇEĞİ
Öncelikle kitapta birçok çizdiğim nokta olduğunu belirtmek isterim, bir kitabın sahife olarak az olması elbette muhteviyatının ve kıymetinin de aynı ölçüde olmadığına güzel bir örnek.
Çekmegil öncelikle bir ön kabulle eserine başlıyor, İslam’da hata yoktur, batıldan aridir diyor. Ki bu zaten inancımızın gereği. Haliyle bu dini bizlere getiren nebilerde sünnetullahın gereksinimi olarak hatadan beridirler. Onların bu günahsız halleri onların mükemmelliğini gösterdiği gibi tevhid inancını kavrayamamış kişiler için onları ilahlaştırmaya sebep olmuş, işte geçmişin putları Lat, Menat, Uzza gibi kişiler zamanın kanaat önderleriydiler ve kendilerine verilen sevgi haddi vasat çizgisini aştığında onlar artık put oluverdiler. Çekmegil, geçmişin putları taştan maddeten yapılmışlarken şimdinin putları daha sinsi, görünmez fakat daha etkili diyor. Günümüzde Comte’nin pozitivizmi ya da Marx’ın komünizmi daha çok etkilidir. Çünkü fikirsel olarak da insanların zihinlerinin doyurmaya çabalar bu “izm”ler. Bu “izm”lerin ortaya çıkışını Çekmegil yeni dünya düzeninin doğuşu olarak görür.
“HER ÇAĞIN BİR VASFI VARDIR”; insanın imtihanı değişkendir, çocukken bir gofret imtihan için yeterliyken yetişkin için nice miktarlar imtihan için basit kalabilir. Peki batının sistematikleri dünyaya herhangi bir saadet getirmiş midir? Acıdan fazlası gelememiştir. Çünkü amaçları “tek bir dünya”dan müteşekkildir. Herkes hayali nispetinde iş yapar. Hoca Fukuyama’dan yaptığı bir alıntıyla dünya düzeninin hukuki niteliklerden çok mideci pragmatizm yani kapitalizmin temelleri üzerinde para üstüne kurulduğunu iddia ediyor. Nitekim İsrail için ABD Irak, Suriye, Afganistan, Lübnan’a giriyor. Filistinli kardeşlerimize her türlü hakka vaki olmalarına rağmen herhangi bir hukuki nitelik tanımazken ufacık bir devletin bekası için Mısır’daki demokratik değerlerle başa gelmiş kişileri de yok etmekten geri kalmıyor. Sahi nedir İsrail? Paranın hâkimi. ABD ne idi? Demokrasinin beşiği ve gözeticisi. Kim kazandı? Paranın denetleyicileri, kemiyetten az da olmalarına rağmen karar verici oldular. Milyonlarca insanı biz azınlık feda ettiler.
Üstad batının getirdiği fikirlerin sonuçlarıyla İslam’ın getirdiğini karşılaştırıyor. Keza işin kıymeti harbiyesi neticesi üzerinden anlaşılır.
14. yüzyılda ortaya çıktıktan sadece 10-15 yıl sonra yokluk çağında mutlak güvenlik ve mutluluğu sağlayan bir zihniyet.
19. yüzyılda aklı putlaştırıp, dünya savaşlarına yol açan fikir, milyonlarca insanın ölümüne, dünyanın harab oluşuna hizmet eden zihniyet.
20. yüzyılda kölelik üzerinden rant elde eden, lutilik gibi zehirli fikirlerle kültürleri tar umar eden zihniyet.
Şimdi biz yeni dünya düzenine değil de sanki düzenlenmeye muhtaç bir dünyaya sahibiz.
Kitabın en güzel parçalarından biri İslam Gerçeği bölümü şüphesiz, özellikle daha önce bilmediğim bir söz Yasemin Hareketinin öncüsü ve günümüzde sosyal medyanın halk üzerindeki etkisini gösteren Tunus Devrimininde önemli rol sahibi olan Raşid Gannuşi’nin tanımı ile başlıyor. “İslam tabi olmakla bitecek bir şey değildir, onu hayata ölçü olarak tanımlamak gerekir” diyor demokrat lider. Ve bu ölçü insanlar arasındaki “kalite” farkını oluşturan temel etkendir, bu bakımdan inşalar kafir, fasık, münafık gibi sıfatlarla tasnif edilirler. Çekmegil insanoğlunu 3 gruba ayırmış (çoğu ulema gibi);
1) Vahyin ulaşmadığı lakin aklen Allah’ı bulan veya fesatta olmayan “fetret ehli”.
2) Vahyin ulaşıp Müslüman olan, ehli felah.
3) Vahye kulak tıkayan, ehli gazap.
Tabii bu hak dine karşı fitneler durmak bilmiyor, Hz. Ademden bugüne imtihanın bir gereği olarak devam ediyor. Günümüzde ise hem İslam aleminin içine atılan malayani sorularla bizler meşgul ediliyoruz ve batının ajandası üzerinden de kendi gündemimiz yine birileri tarafından belirleniyor. Bunların ortaya çıkışındaki en büyük suç tabii yine bizim üzerimizde, bizler galfet uykusundan uyansak elbette bu durumu kökten değiştirmeye muktediriz. Son 200 yıldır içinde girdiğimiz girdap elbette İslam’ı tekzib ve kıymetini sukut ettiremez. Nitekim geçmişte Ömer bin Abdulaziz’den Gazneli Mahmud’a, İslam’a tabiiyet derecisinde daha üstün olanlar bunun en yüce delilleridir. Günümüz batıl politikası neticesinde alınan kötü sonuçlar İslam’ın büyüklüğüne hiç zarar veremez. Bizim batının değerlerini! Almamız erkek birine kadın kıyafeti giydirmek gibidir, temelini değiştiremediği gibi kendini de şaklabana çevirir. Biz onlardan olamayız. Hak ile batıl aynı düzlemde duramaz.
Sonuçta İslam’ın amacı dünyayı kazandırmak değildir fakat dünyadaki saadeti de İslam kazandırır. Kaldık batının elde ettiği bir çok gelişme de İslam’ın nurundan yararlanmalarıdır. Sünnetullahın gereği olarak Allah onlara da dünyada muvaffak ediyor.
Çekmegil üzerinde durduğu bir diğer nokta da İslam’ın nişanlarına olan operasyonlardır. Bugün, sarık takmak, namaz kılmak gericilikken, bayram veya kandillerin için boşaltılmış kahvaltı günü veya kandil simidi eme günü olarak nitelendirilmiş herhangi geleneksel aktivite olarak bilinçaltına yerleştirilmiş. Yine İslami isimlere karşı özellikle beyaz perde üzerinden aşağılama yapılmıştır. Dikkat edilirse ne kadar olumsuz karakter varsa İslami isimler o karakterlere verilmiştir. Yine perdelerdeki dini hocalar, paragöz, sapkın ve bilim düşmanı olarak gösterilmiştir. Oysa biz inanıyoruz ki Allah’ın ayetleri ikiye ayrılır, kavli(vahyi) ve kevni olarak. Kevni ayetler bilimle mutlak alakadardır, bilim Allah’ın ayetlerini daha yakından görmek için muhteşem bir araçtır, oysa bu hakikat sürekli gizlenmeye çalışılmaktadır.
Son olarak Hocanın duasına buradan elfü elfü âmin diyelim. Selamun Aleykum.
Yorumlar
Daha önce yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yazmak ister misiniz?