İslamı Yaşamak kitabından
Fatmanur Aydın tarafından
Değerlendiren: Fatmanur Aydın
Tarih: Ekim – 2021
İSLAM’I YAŞAMAK
Dilim döndüğünce kitaptan faydalandıklarımı ve anladıklarımı bu yazıda aktarmaya ve özet şeklinde sunmaya çalışacağım.
İslam’ı yaşamak… ne anlaşılır ne de anlatılır. Ne yaşanır ne de yaşatılır. Aşk dediğin bir ateştir yanılır.
Hayatı boyunca koku alamamış bir insana ıhlamurun kokusu nasıl tarif edilemezse, tat alma hissiyatından mahrum insana balın tadı nasıl açıklanamazsa, hayatı boyunca gözleri görememiş bir insana İstanbul Boğazı nasıl tasvir edilemezse, İslam’dan nasibini alamamış bir insana da İslam’ı yaşamak tarif edilemez. Nasıl ki ölümün nasıl bir hissiyat olduğu can vermeden anlaşılamazsa, imanın nasıl bir lezzet olduğu da kemale ermeden anlaşılamaz. Ne kadar yazsan da çizsen de anlatsan da dinlesen de eksik kalır. İman bir ateştir ve kâmil olan narında erir, bizim gibi nadanlar da ateşi tarifle vakit geçirir.
İslam’ı yaşamak ve anlamak, her şeyden önce "Yaradan’dan ötürü yaradılanı sevmek"tir. İbadetler İslamiyet’i anlamış ya da anlamamış her kişinin yapabileceği şeylerdir. Sorun birçok Müslüman tarafından bile İslam’ın felsefesinin anlaşılamamasıdır. Sonradan Müslüman olan birçok insanın, İslamiyet’i Müslümanlardan önce tanıdığı için şükretmesi de tam olarak bu sebeptendir.
İslamiyet; dinini dünyasına (heva, heves, arzu) göre ayarlayanlara zorluk; dünyasını dinine göre ayarlayanlara kolaylık dinidir. Zorluklar vardır; çünkü İslam, nefsin isteklerinin zıddını ister, insanoğlunun bitmek bilmez, tükenmez arzularıyla savaşmasını ister ve sonunda onu ıslah etmeyi amaç edinir. Eğer duygulara ket vurulmaz ve her isteği yerine getirilirse bu nefse elbette zor gelecektir. Sönmesini istediğimiz bir ateşe odun atarak o ateşi nasıl söndürebiliriz? Diğer yandan İslam’ın emir ve yasakları insanın gücü nispetindedir, boyunu aşan kısmında ise kolaylık dinidir; şekilci değil ‘öz’cüdür. İnsanın esas olarak niyet, ihlas ve samimiyetini sınar. Nereden baktığınızda bitiyor mesele. Amaç aracı haklı çıkarır.
Günümüz Müslümanı İslam’ı beş farzdan ibaret sayıyor. İslam’ı yaşamak bu değildir. İslam hoşgörü dinidir, yıkıcı değil yapıcıdır. İslam namaz kılmayı emreder, bunun yanında yardımlaşmayı, paylaşmayı, merhametli olmayı da emreder. Güzel ahlâk; güleryüz, iyi ve güzel şeyleri yaygınlaştırmak ve başkalarına rahatsızlık vermekten kaçınmaktır. Nitekim Peygamber Efendimiz, “Kıyamet gününde mümin kulun (amel) terazisinde güzel ahlaktan daha ağır gelecek bir şey yoktur. Allah söz ve filleri çirkin kimselere öfkelenir.” buyurmuş ve Müslümanları güzel ahlaklı olmaya davet etmiştir.
“Müslüman Allah’ın dini adına konuşurken çok dikkatli bulunmak mecburiyetindedir. Müslüman kişi dini hakkında konuşacaksa, ya hakkı delilleri ile biliyorsa konuşacak ya da susacaktır.” Diğer kitabında (Vahye Göre Büyük Zulüm) bu konuya çokça yer veren Çekmegil, bu kitapta da bu konuya değinmiştir. Çünkü “Allah’a karşı yalan uydurandan daha zalim kimdir? Allah (böylesine) zalimler güruhunu muvaffak etmez.”
Sayfa 77’de bazı maddeler sıralanmış ve bunların uygulanmaması halinde İslam’ı yaşamaktan uzak olunduğu belirtilmiştir. Bu sayfa kitabı özetler niteliktedir.
Müslüman, dinini, eğer kültürel bir ritüel ve alışkanlık şeklinde yaşıyor ise bu insan tam olarak iman etmiş ve İslam’ı anlayıp yaşıyor sayılamaz. Öyle bir yaşamalıyız ki dinimizi, Müslüman olmayanlar dil uzatamasın ve hatta kendi inançlarında şüpheye düşsünler. Unutulmamalıdır ki kusursuz olan İslam’dır. Hata yaptığımızda biz eleştirilmeliyiz, dinimiz değil.
Selam ve dua ile.
Yorumlar
Daha önce yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yazmak ister misiniz?