Elif Çelik tarafından

Değerlendiren: Elif Çelik

Tarih: Ekim – 2021

İSLAM’I YAŞAMAK İÇİN NE GEREKLİ?

            İslam’ı Yaşamak, Çekmegil’in benzer konular üzerine eğildiği birkaç konferans ve yazısının bir araya getirildiği derleme niteliğinde bir kitaptır. Kitabın bölümleri hem kendi içinde hem de yazarın diğer kitaplarıyla paralellik içindedir. Başlıca meseleleri vahiyden uzaklaşmanın zararları ve İslam’ın esasları üzre ayrılmış olan kitabın amacı; okuru yalan yanlış bilgilerle donatmak değil, doğruya yönlendirmektir. Yazar, İslam aleminde tespit ettiği en büyük problemlere değinmiş, bunları çözmek için gereken çözümü de kitap boyunca vurgulamıştır; vahiyden başka bilgi kaynaklarını mutlak olarak kabul etmemek. Birçok hurafenin ve batıl inancın kol gezdiği bir ortamda ve zamanda yazılmasıyla dikkat çeken eser, aslında Çekmegil’in diğer kitaplarının genel bir tekrarı gibidir.

            Kitap beş bölümden oluşmakla birlikte, asıl konunun ilk üç bölümde anlatılıp bitirildiği kanaatindeyim. Öncelikle İslam dünyasında bir uyanışa değinen yazar, bu uyanışın bilinçli ve doğru bir şekilde gerçekleşmesi için neyin gerekli olduğunu soruyor. Bu sayede kitap boyunca cevap arayacağı sorunun da altını çizmiş oluyor. Gerek taklit marazından, gerekse de kula kulluğun yaygınlığından bahsederken hep aynı çizgi üzerinden ilerlemektedir aslında. Tüm bu problemlerin altında yatan asıl sorunu defalarca okuyucuya vurgular; Müslüman araştırmadıkça, kaynağına uzak kaldıkça olacak şeylerdir bunlar. Fikrî cehd ibadetinin öneminin unutulduğunu gözlemleyen yazar, Müslümanların önceliklerinin ne olması gerektiğine dair hatırlatmalar da yapar. Taklitçilik, vahdet-i vücud, bidat, tefrika gibi İslam’ı yanlış tanıtan görüş ve davranışları bilmezliğe bağlayan Çekmegil, bunların çözülmesi için de dinini araştıran, öğrenen ve öğreten Müslüman bireyler olmayı salık verir Kur’an’dan yola çıkarak. Yalnız ilk iki bölümde bu konuları işlemekle kalmamış, üçüncü bölümde biraz da bu gafletlere nasıl düşüldüğünün tarihini Tanzimatlara değinerek anlatmıştır.

            Dediğimiz gibi kitap derleme niteliğinde olduğundan yazarın diğer kitaplarına çokça atıflar vardır. Örneğin fikrî cehdi unutup da büsbütün diğer ibadetlere yönelenlerin yanlışını iyi niyet üzerinden değerlendirmiştir. Veyahut da kendisine tebliğ ulaşan herkesin onu araştırıp öğrenmekle mesul olduğu fikri Münevver Anlayışımız’da da geçer. Müslüman Kur’an’ı okumaktan, anlamaya çalışmaktan kaçınmamalı; tembellik edip bu görevi sadece hocalara yüklememelidir. Aksi takdirde şeyhinin, hocasının, velisinin her söylediğine inanmaya mecbur kalan kitlelerle karşı karşıya kalırız. Daha önceki kitaplarından bahsettiği “fıkıhsız bir İslam gayreti”, bu kitapta da ana mesele olarak verilmektedir aslında.

            Gelgelelim, hem yazarın diğer eserleriyle hem de kitabın kendi içerisinde defaatle tekrara düşülmüş olması belki de bu kitabın en büyük kusurudur. Çekmegil bu durumu “vermek istediği düşünceleri kuvvetlendirmek”[1] olarak ele alsa bile, farklı başlıklar altında aynı cümleleri okumak yorucu olacaktır. Yazarın dilinin gayet akıcı ve sade olması bu durumu telafi edebilecek bir meziyet olabiliyor neyse ki.

            Kitabın dilinin ağır olmaması, belki de yazarın bahsettiği “İslam’da kolay olanı tercih etme” esasının örneklerinden biridir. “İslam’ın Pratiği” bölümünde bu konuya odaklanılmış ve İslam’da olmayan zorlukları varmış gibi gösterenlerin düştüğü gaflete değinilmiştir. Allah Resulünün bu konudaki ikazlarını kaynak alarak örnekler vermiş, buradan yola çıkarak iyi niyetle bilmezlik yapanları eleştirmiştir. Sadece burada değil, baştan sona bütün kitap Kur’an’dan ve sünnetten alıntılarla doludur. Çekmegil bu sayede vahiyden uzaklaşmama konusunu ne kadar önemsediğini somut olarak göstermektedir. Cümlelerini ayetlerden alan, örneklerini Hz. Muhammed’in ve sahabelerin hayatından alan yazar, okuyucuya kendi fikirlerini aşılamak niyetinde olmadığını gösterir. Çünkü ona göre yaratıcının sözleri dışında hiçbir söz mutlak doğru olarak ele alınamaz, bu yüzden de yazarın kendi düşüncelerini aktarmasından ziyade okuyucuyu asıl kaynağa yönlendirmesi bu kitabın esasıdır.

            Yaratıcıdan gelen mutlak sözlerin binbir çeşit farklı yorumu olabileceğine de değinir Çekmegil. “Dinin asli mütalaalarıyla yorumlarının aynı kategoride ele alınması”[2] sorununa değinen yazar; İslami bir birliğin oluşması için yorumlardaki farklılıklara değil de, kaynaktaki ortaklığa dikkat çekilmesi gerektiğini söyler. Buna rağmen İsmet Özel’i veya Ali Şeriati’yi eleştirirken kendisi bunu ne kadar başarmıştır, diye sormalıyız. Özellikle İsmet Özel’in “Ben hangi sebeplerle sosyalist olduysam aynı sebeplerle Müslüman oldum”[3] cümlesi üzerinde fazlasıyla durmuş, onu İslam’ın kaidelerini anlamamakla suçlamıştır. Halbuki insanların İslam’a giriş sebepleri dahi yorumlamadaki farklılıklar hasebiyle çeşit çeşit olacaktır. Bu yüzden yazarın İsmet Özel’e yaptığı eleştirinin yersiz olduğu kanaatindeyim.

            Bununla birlikte, herhangi bir insanın dediklerini mutlak doğru olarak kabul etmemenin önemini çokça vurgulayan Çekmegil; kalabalık kesimlerce benimsenen meşhur alimleri korkusuzca eleştirerek bu erdemi örneklendirmiştir. Sorgulanmayacak, tenkid edilmeyecek hiçbir beşer olamayacağına göre, beşeri görüşlere güvenmenin belli sınırları vardır. Halk arasında kullanılan “beşer şaşar” lafı da bunu doğrulamakta, ve şaşmazlık ilkesini bir insana yüklemenin şirk olduğuna işaret etmektedir. 

            Son olarak, okuyucuların bu kitapta dikkat etmesi gereken bir husus olduğunu düşünüyorum. Yazar, beşeri yorumların hatalı olabileceğini söyler ve bu yüzden hep vahye dayanarak açıklamalarını yapar. Yani bu şekilde kendi fikirlerini belirtmekten ziyade Allah’tan geleni aktarmış olur. Fakat ayetleri sıralayışı, hangi ayeti hangi cümleye kaynak olarak kullandığı, hangi ayetleri diğerlerinden daha öne çıkardığı gibisinden ufak detayların bile yorumlama sayıldığı unutulmamalıdır. Bu gibi öncelik sıralamalarında yazarın şahsi görüşleri de ister istemez işin içine girecektir. Bu yüzden de vahyi ne başka bir kitaptan, ne de bu kitaptan değil; Çekmegil’in de tavsiye ettiği gibi vahyin kendisinden öğrenmek en faydalı yol olacaktır.

            Velhasılıkelam, mütemadiyen aynı konu üzerinde dönen bu kitabı okunur kılan unsurlar, dilin sadeliği ve içindeki örneklerin çeşitliliğidir. Bir uyanış döneminde olan İslam aleminin, fikri temelini batıl inançlardan veyahut da dünyacı doktrinlerden alması riskini fark eden Çekmegil bu durumu önlemek için gücü yettiğince çalışmıştır. Halihazırda tam ve yeterli bir din olarak bulunan İslam’ın başka görüşlerle sentezi faydadan çok zarar verecektir. Yıllardır, belki de yüzyıllardır İslam aleminin bazı kesimlerinde kabul edilen batıl inançlara dönmek ise fikri durgunluğun devam etmesine sebebiyet verecektir. Bu yüzden hem bireysel hem toplumsal bazda yapılması gereken en öncelikli ibadet Kur’an’a muhatap olmak, onu anlamaya ve yaşamaya çalışmaktır. Çünkü bilmezliğin pençesine düşenler taklitçilikten kurtulamaz.

[1] sf. 9

[2] sf. 25

[3] sf. 114

Yorumlar

Daha önce yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yazmak ister misiniz?

Yorum Yaz