Kadir Yılmaz tarafından

Değerlendiren: Kadir Yılmaz

Tarih: Ekim – 2021

İSLAM’I YAŞAMAK

Eserin ilk etabında, zamanın ihtida hikayeleri örneklendirilmiş. Tabii bu örnekler hem zamanın önemli kişileri olması hem de Asya Müslümanlarının zorluk ve istibdat içerisinde yer alıyor olması dolayısıyla oldukça değerlidir. Yani bu ihtidalar Hz. Ömer'in Müslüman oluşu ile getirdiği motivasyonu belki de getirmişti modern dünyada yalnızlaşan Müslüman kardeşlerimize. Bu girizgahtan sonra, üstad çok önemli bir noktaya parmak basıyor, günümüz İslam beldelerinin siyasi denge problemi. Sosyalizm ile liberal düşünce arasında ifrat veya tefritten doğan bir siyasi kültür, dünden bugüne birçok İslam beldesinde ajandaların ana yönlendiricisi oldu. Peki ya Müslümanlar bu durumda ne yapmalı? Mevcut döngüye ayak mı uydurmalı yoksa kendi dininin gerekliliklerini mi uygulamalı? Maalesef kitapta da bahsi geçtiği üzere bizler bugün hadsizce Hz. Ebubekir’in, Hz. Ömer'in yapmadığı reformları, İslam'a yeni doneler getirmek suretiyle yapıyoruz, haşa. Oysa bizler böyle büyük ulema ve üstadları model edinmeliydik, onları tarihin çukurlarında birer şahıs olarak görmek yerine. Yani benim üstadın söylediklerinden naçizane anladığım, bizler çokça kibirliyiz, fakat malumat ve uygulayış olarak da bir o kadar yetersiziz. Aynı zamanda, geçmişin ulemalarını, sahabelerini ve hatta enbiyalarını dahi beğenmiyoruz. Kaldı ki onlar güneşe en yakın, Kur'an'ı ve hakikatlerini araştırma yolunda en çok ilerleyen topluluktular. Hatta bu eşhası malum içerisinde olan tartışmalar dahi bizler için şereftir. Tartışan da tartışılan da İslam içindir. Allah onlardan ebeden razı olsun.

Üstadın burada üzerinde durduğu diğer bir nokta da taklittir. Fakat bu taklit körükörüne olan taklittir. Maalesef, İslam dünyası bir zaman sonra aynı Hristiyanlık tarihinin yaşadığı duruma benzer olarak ulemayı enbiya seviyesinde görüp sözlerini vahiy olarak algıladı. Oysa, herkesin söylediği İslam dairesinde olduğu müddetçe güzeldir, kabildir. Eğer bir ulema hata edip Kur'an'a zıt bir şey söylediyse, o kişi orada hata etmiştir. Kaldı ki günümüzün de önümüze getirdiği problemler bir çoktur. Bizler bu problemleri ele almak adına Anglosakson hukuk sistemi gibi geçmiş hükümlere, ictihadlara bakarken, Batı hukuk sistemi gibi de anayasal metnimiz olan Kur'an ve hadisleri tekrar okumalıyız.

Sonrasında üstad, İslam’ın kolaylık dini olduğu kaidesi üzerinden esasen günümüzde İslam'ın en çok şikayet edilen yanlarının, nitelikte zorunluluk (vacib) kısmının bir parçası olmayışından bahsediyor. İslamiyet bu bakımdan, 6-7. yüzyıla da uygun bir dinken 21. yüzyılın rahatlık ve bilim çağına tamamen uygundur.

Bir sonraki kısımda üstad İslam'ın pratiğini 10 madde halinde verirken, akabinde Müminlerin aklında tutması gereken 10 esası da sıralamıştır. Tabii bu maddeler zaten hulasa olduğu için ve tamamına değinmek de uzun süreceği için değinmeden geçiyoruz.

Kitabın ikinci bölümünde üstad Almanya'da gurbetçi kardeşlerimizle yaptığı konferans ve sohbetleri koymuştur. Gurbetçi kardeşlerimizin İslam beldesine uzak olanlarından da kaynaklanacaktır ki sohbetlerin ağırlığı hafif, avam ve İslamiyet’i yeni tanıyan kişilere yapılacak tarzlardadır. Hutbe havası veriyorlar fakat sözler daha doğal ve akıcılık seviyesi daha yüksek. Bu durum daha samimi ve muhlis bir havayı sözlerine yansıtırken, muhtemelen birçok kalbe de tesir etmiş olacaktır. Genel itibariyle, üstadın bu konuşmalarda ana özelliği olarak sorgulayıcı tavrından bahsetmek gerektir. Öncelikle sorularla dinleyiciyi bir beyin fırtınasının içine atarken daha sonra ayet ve hadisler üzerinden bu fırtınaların çözümünü de gösteriyor.

Üstad son olarak İslam'ın günümüz dünyasına da uygun olduğundan ve muasırlaşma düşüncesini aşağılanmış bilinçaltına sahip özentilerin çıkardığından bahsediyor. Üstadın burada orijinal ifadesini göremediğim 100 yıldır söylenen sözlerin tekrar söylenmiş olduğunu düşündüğüm için herhangi bir ekstra incelemede bulunmuyorum.

Yorumlar

Daha önce yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yazmak ister misiniz?

Yorum Yaz