İslamı Yaşamak kitabından
Derya Dayan tarafından
Değerlendiren: Derya Dayan
Tarih: Ekim – 2021
İSLAM’I YAŞAMAK
Said Çekmegil bu kitabında, günümüz dünyasının da insanlarını ilgilendiren oldukça önemli bir konuya her zaman olduğu gibi ayet ve hadislerde yola çıkarak işaret ediyor ve okuru İslam’ın pratiği hususunda bilinçlenmeye davet ediyor.
Kitap diğer eserlerinde de olduğu birden fazla bölüme ayrılıyor. Yine eserin özünü bir dizi konferans oluşturuyor. Bilhassa ikinci bölümde yer alan konferanslar, dönemin ruhunu vermek adına hayli önemli satırlar içeriyor. Sadece dönemi ile sınırlı kalmıyor aksine günümüz insanı için de nasipleneceği birçok noktayı ihtiva ediyor.
Giriş mahiyetindeki bölüm dünya üzerinde ihtida eden kişilerden örnekler sunuyor okura. Örneğin o dönemin Müslümanları için unutulmaz anılardan olan Muhammet Ali’nin Müslüman oluşu ve daha birçok diğer önemli simanın İslam’ı seçmesi, o dönem düşünürleri arasında fikir düzleminde İslam ile münevver olma arasında bir bağın kurulmasına sebebiyet veriyor. Yine bu isimler arasında yer alan Maurice Bucaille, örneğin benim kişisel hayatımda da oldukça önemli bir yere sahip. İlk gençlik yıllarında, hayata dair soruların sorulmaya başladığı o bilindik evrede, Bucaille’in o eşsiz kitabı “Kitabı Mukaddes, Kuran ve Bilim” benim imanımı kavileştiren önemli basamaklardan birisiydi. Bu sebeple Said abinin de onca mühtedi arasında Bucaille’i önemle anması benim adıma da hayli manidar oldu.
Kitabın ikinci bölümü ise genel olarak kitabın ana maksudunu izhar ediyor. Said abinin kitap boyunca vurgulamak istediği esas husus, Müslüman kişinin doğruyu aramak yolundan bir an olsun ayrılmaması gerektiğidir. Ona göre Müslüman ancak doğruyu arayan, hareketlerine bir bilinç katması sebebiyle dinine sahip çıkan bir konumda olabilir. Dininin kendisine emrettiğini bilen ve bildiğiyle de yetinmeyen bir mümin… İşte Kitabı Mübin’in müminlerden istediği de budur.
Bu gerçekleştirilmesi güç bir şey midir peki? Eğer güç olsaydı gücü yeten yetmeyen herkesin üstüne dinin esaslarını bilmenin farziyeti oluşmazdı. Bu sebeple Said abinin dediği gibi dinimiz ile alakalı hususlarda kişinin kendini geliştirmesi ve öğrenimini belirli bir seviyeye taşıması gerekir. Sorunlar, dinin asli mütalaalarıyla yorumlarının aynı kategoride ele alınmasından kaynaklanmaktadır.
Tam da burada üzerinde düşünülmesi gereken husus da taklit kavramıdır. Bir müminin fıkhi meselelerin detay gerektiren kalemlerinde bir mezhep aidiyeti hissetmesi ve yanı başından dilini anladığı bir İlmihali eksik etmemesi gerekir. Fakat konu, geçmiş Müslüman düşünürlerin kavillerini, sabit doğrularmışçasına dogmalar halinde günümüze taşımaya geldiğinde kafa karıştırıcı unsurlar da oluşmaya başlar. Örneğin Said abinin kitapta detaylıca değindiği üzere kökeni itibarıyla Hint alt kıtasından etkilenen ve sonraları İslam’a yamanmaya çalışılan Vahdet-i Vücut kavramı bu minvalde bir örnektir.
Said abi ilerleyen kısımlarda oldukça önemli ve her ne kadar sıklıkla tekrar edilse bile daima ihmal edilen bir önemli temel kurala işaret etmektedir. “İslam’da kolaylık temel kuraldır. Hiçbir kimse gücünün yetmeyeceği işlerle mükellef tutulmamıştır.” Bir hadis-i şerifte nakledildiği üzere Efendimiz (sav) iki şey arasında tercih serbestisine sahip olduğunda kolay olanı tercih ederdi. Bu sebepledir ki takvalı olmak adına geceleri uyumadan namaz kılan, aralıksız oruç tutan ve eşine yaklaşmayı kendisine haram kılan sahabeler, yaptıklarının yanlışlığı sebebiyle Efendimiz tarafından uyarılmış ve takvalı olmanın bu demek olmadığı izah edilmiştir.
Burada kitabın en önemli kısımlarından biri olarak addettiğim sayfaları özet halinde ve kendi cümlelerimle aktarmak durumundayım. İslam’ı yaşamak denilince akla gelen İslam’ın pratiklerinin ne olduğuna dair Said abi bir listeleme yapmakta ve böylece bunları hatırlanabilecek bir hale getirmektedir. Bunlar şöyledir:
1) İnsanoğlu fıtratı gereği doğruyu aramakla görevlidir. Doğruyu arayan kişi Müslümanlığını da yaşamaya başlamıştır.
2) İnsan ulaşamadığı tebliğlerin sorumluluğunu yüklenemez ve bu sebeple bunlardan mesul tutulamaz.
3) İşitmiş olduğu her tebliğ için Müslüman gücü yettiğince çaba göstermek ve o tebliğin gerekliliğini terine getirmekle mükelleftir.
4) Mümin hayatı boyunca meşru kolaylıkları seçmekle mesul olmalıdır. Rabbimiz Müslümanlar için güçlük dilememiş, kolaylık istemiştir.
5) Rabbimiz yerde ve gökte bulunan cümle mahlukatı insanın emrine vermiştir. İşaret olunan istisnai yasaklılar hariç her birinden faydalanmak Müslüman’a serbesttir.
6) Tebliğe erişen her mümin bütün güç ve imkanıyla fikrî cehd vazifesini yerine getirmelidir.
7) İnanan kişi, imanını ve onun gerektirdiklerini yaratılmış her şeyin üstünde tutmalıdır. İzzeti korumakla gerçekleşecek bu cihat, mümine en sevgili ibadet olarak görünmelidir.
8) Müslüman, dininin belirlediği alanda yani hayır sahasında daima bir yarış içindeymişçesine hareket etmeli ve hal ve hareketleri ile çevre efradına örneklik teşkil etmelidir.
9) Mümin kişi konuşacağı zaman ya hakkı konuşmalı ya susmalıdır. Bilhassa dine müteallik konularda delilleri ile ayağa yere basar ve güvenilir şekilde konuşmalıdır.
10) Sözü doğru söylemek, bu hususa dair incelikleri kesbetmesi gerekmektedir.
Kitabın ana omurgasını veren bu ifadelerden sonra kitabın ikinci bölümü, yani Almanya konferanslarını içeren kısımlar, bu liste altında ifade edilmiş hususların örnekleri ile daha detaylı bir şekilde işlenmesinden ibarettir. Almanya gibi birçok Müslüman’ın maddi kaygılardan ötürü ana yurtlarını bırakıp gittikleri bir ecnebi memlekette, Said abinin bu temel vazifeleri incelikle ve detaylıca muhataplarına aktarması o dönem adına oldukça müfid bir ameldir. Allah razı olsun.
Yorumlar
Daha önce yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yazmak ister misiniz?