İman Anlayışımız kitabından
Begüm Kıtay tarafından
Tarih: Mart 2021
İMAN ANLAYIŞIMIZ
Esere, başlangıçların en güzeli olan besmeleyle giriş yapılmış olması ve imanın insandaki anlamına açıkça atıfta bulunulması, kitabın okuyucuya vadettikleri bağlamında çok etkileyiciydi. ‘’Yaratılmışları görerek, mevcudatın yaratıcısız olmayacağını düşünmek’’; bu idrak noktasında aynaya bakan her insanın yaratıcısını hissetmesi, başını göğe çevirdiği her an kainatın yapımcısına dair bir hayranlık beslemesi kaçınılmaz gibi düşünsek bile bu imanî bakışın herkese nasip olmadığını biliyor ve tüm insanlığa Rabbimizden sonsuz bir hidayet duası ederek başlamak istiyorum.
Kişinin, hayatı manasız bulmasının aslında şahsiyetsizliğinin bir alameti olduğu gerçeği, biz Müslümanlar için hayatı anlamlandırmadaki yegâne dayanaktır. ‘’Bazen arzu fikir suretini giyer, muhteris şahıslar da indi arzularını fikir zanneder.’’ İnsanlardan bazıları vardır ki bedenine, kendine, arzularına taparlar; biz Müslümanlar ise yalnızca bizi yaratana tapar, O’ndan yardım diler ve O’na ibadet ederiz. Bu bağlamda kişinin hak ve özgürlüklerini dünyevi bahanelerle savunması, materyalist çıkarları, ölümlü kaygıları onu arzularına ve kendine köle haline getirir. İblisane bir özellik olan kibir ancak bu materyalist ve seküler zihinleri ele geçirebilir.
“İddialar imanlaşırsa kişiyi dava sahibi kılar.’’ Her insanın hak veya batıl bir davası vardır. İddiasını hakka dayandırabilirse kazananlardan olur. Bugün pek çok iddia arasından hakikate ulaşmak için bizlerin de çok çaba sarf etmesi gerekiyor. Gördüğüne, okuduğuna, duyduğuna sorgulamadan inananlardan olursak fark etmeden küfre hizmet etmiş oluruz ki bu durumdan Allah’a sığınırız.
İman etmenin her anlamda getirdiği sorumluluğun bilincinde olarak yaşamak mecburiyetindeyiz. İmanımıza hamd etmek ne kadar önemliyse, onu yaşamak, sürdürmek ve tebliğ etmek de o derece önemlidir. Kötülüğü engellerken iyiliği emretme vazifesini her daim tatbik edebilmek için, çocukluktan itibaren İslam ahlakını şiar edinmemiz gerekiyor.
‘’Dünyada yaşayanlar ikiye ayrılır. Beyni olup dini olmayanlar ve dini olup beyni olmayanlar.’’ Bilimin, felsefenin, fiziğin, kimyanın kulu olmayı tercih edenler ve bunları tanrı edindiklerinden bihaber Allah’ı reddedenler dünyada hakimiyet kurma savaşını verirken, bizim hiçbir fizik bilgisiyle, matematik formülüyle hesaplanamayacak kadar yüce bir Allah’a iman ediyor oluşumuz onlarla aramızdaki en mühim çizgiyi oluşturur.
‘’Mümin daima kârlıdır. Yaşasa da kârlıdır, ölse de kârlıdır.’’ O halde müminin isyan etmeye, ümitsiz olmaya, şikayet etmeye hakkı yoktur. Çünkü bilmelidir ki hayatı Allah’ın elindedir. Rabbi onu hiç bırakmaz ve hiç darılmaz. Ona her zaman şah damarından daha yakındır. Öyleyse yalnızlık, tükenmişlik ve depresyon hallerinden kurtulmanın anahtarı da imandadır.
‘’Kilise’ye ve Havra’ya hapsettikleri Yahudi ve Hıristiyanlığı kendileri için zararsız hale getirmiş oldukları için onları düşman olarak telakki etmezler.’’ Kafir topluluğuna karşı en büyük ve yıkılmaz din İslam olmuştur, çünkü İslam camilerden ibaret değildir. İslam sosyal bir dindir, hayatın her alanında yaşanır, yaşanmalıdır. Bu yüzden haftada bir gün kiliseye günah çıkarmaya gitmekten ibaret bir dine dönüştürdükleri Hıristiyanlık, kimseyi rahatsız etmez, rahatsız edecek bir varlığı kalmamıştır çünkü. Değiştirilmemiş ve değiştirilmeyecek olan tek dini ne kadar bozmaya çalışsalar da Allah nurunu tamamlayacaktır; bizler de buna iman etmiş bulunuyoruz elhamdülillah. Diğer bir yandan M. Said Çekmegil Hoca küffara yaranmak için taviz verenlerin aslında kişiliklerini kaybetmiş olduklarını söylerken bize büyük bir uyarıda da bulunuyor. Belki bir kafiri kazanırız derken dikkat edin de kendinizi kaybetmiş olmayın! ‘’Entelektüel putçulardan olmamak’’ ve ‘’hiçbir beşerin seküler diniyle koalisyon kurmamak’’ için öncelikle kendi acziyetimizin farkında olmamız gerekir. İnsan kendi kendine hak tayin edemez, kurallar belirleyemez; çünkü kendi kendini yaratıcısından daha iyi bilemez. Bu bağlamda yana yakıla yeni hak kavramları üretenler, asla Müslümanların gönül rahatlığına erişemezler; çünkü bizim hak ve hukukumuzu tayin eden, koruyan yalnız Rabbimiz Allah’tır.
‘’Din, insanın hür iradesiyle beğenip seçtiği ve üzerinde severek yürüyebileceği bir yoldur.’’ ‘’Severek yürüyebilmek!’’ Hangimiz dinimizi sahiplenme noktasında yeterince cesur ve sevgi doluyuz? Hangimiz İslam’ı ‘’seçerek’’ Müslüman olduğumuzun bilincinde hareket ediyoruz ve bir zorunluluktan değil ‘’severek’’ bu yol üzerinde yaşıyoruz? Bence bu kısım, kitabın özeti mahiyetinde olacak kadar güçlü ve vurucu bir anlam taşıyor. Çevremizdeki taklidi Müslümanların arasında İslam’ımızı hak ettiğince ve hakkıyla yaşamak bizi sonsuz bir cennete ulaştırır inşallah.
‘’Dünyayı cennete çevirme ütopyası insana yakışmaz; ama cenneti dünyada iken kazanmayı istemek beşeri güzelleştirir.’’ Dünyada cennet yok, olmasın da. Fakat dünyadan başka inanmaya değer bir şeyi olmayanlar dünyada bir cennet yaratmak arzusu içindedirler. Gerçek cenneti hak etmediklerine içten içe o kadar ikna olmuşlardır ki kendilerini suni bir cennetle tatmin ederler. Ölümsüzlük en büyük gayeleri haline gelmiştir, çünkü onlar için ölüm bir sondur, sonrası da yoktur. Ancak biz ‘’ölümün öldürüleceği bir aleme’’ gideceğimizi bilerek yaşarız. Böylece ölüm, ruhu bedenden arındıran bir başlangıç olur bizim için.
‘’Kalbi mideleştirmek.’’ Bu dünyanın tüketim hegemonyasında en çok midelerimiz dolup taşıyor ve biz maalesef doymak bilmeyen açlık korkumuzun kalbimizden geldiğini anlamıyoruz. ‘’Bu kalabalıklar midelerine verdikleri önem ve dikkati kalplerine yöneltmedikçe Kuran’ı anlayabileceğini sanmak ütopya olacağı düşüncesindeyiz.’’
Sen de acıyorsun insanoğluna
Ben de
Sen midelerinin boşluğuna
Ben kalplerinin loşluğuna
Sen yemlerindeki müsavatsızlığa
Ben işlerindeki salâtsızlığa
Sen dünyası için telaşlanan
Ben ukbası için taşlanan…
- Said Çekmegil Hocanın bu dizeleriyle beraber kitabı bitirdiğimde, derdimizi, davamızı, telaşımızı ve hayatımızı İslam ekseninde nasıl şekillendirmemiz gerektiğini, bu sayede de iman şuuruyla giriştiğimiz her işin ibadet olduğunu idrak etmiş oldum, Allah ondan razı olsun…
Yorumlar
“İddialar imanlaşırsa kişiyi dava sahibi kılar.’’ Her insanın hak veya batıl bir davası vardır. İddiasını hakka dayandırabilirse kazananlardan olur. Emine