Mihman Nuran tarafından

Tarih: Mart 2021

 

İMAN ANLAYIŞIMIZ

Farklı ve parlak zihinlerin ürünü olan çeşitli ‘’iman’’ tanımlarını aktarmakla başlıyor Çekmegil eserine. Ardından meseleyi temelinden yakalamak amacıyla Rabbimizin bize bağışladığı en büyük nimetlerden biri olan aklın önemini vurguluyor. Söylediklerinden, ‘’Düzgün işleyen bir akıl, beraberinde ölçüyü getirir ki bu ölçü vahiyle özdeşleştiği noktada mevcudiyetini muhafaza edebilir ve aklın imana yücelmesine yarenlik edebilir.’’ sonucunu çıkartabiliriz. Müslüman iddia sahibidir ve iddiasından emindir, çünkü kaynağı Rabbidir. Sonrasında insanın temelde aklını nasıl ve ne derece kullandığına bağlı olarak üçe ayrıldığını vurgular: müminler, münkirler, münafıklar.

            Ardından İslam’ın Batılı zihniyet tarafından apaçık düşman olarak belirlenmiş oluşunu ifade eder ve Müslümanlara seslenir: Onlara meyledip kendinden taviz verme! Rabbine ve İslam’a yönel. Filozofların nefislerine uydurduğu çarpık din anlayışını eleştirir ve okuyucuyu; Pascal’ın dediği gibi, filozofların değil peygamberlerin haberini verdiği Allah’tan yana olmaya davet eder. Allah’ın dini hakkında ‘’Üç büyük dinden biri midir?’’ tarzı mesnetsiz sorular üretenlere ayetlerle yanıt verir, İslam tek büyük dindir.

Sonrasında cennet, cehennem ve âraf hakkında birtakım açıklamalarda bulunuyor. Kimlerin ne şekilde bu mekanlarda mevcudiyetini sürdüreceğini açıklıyor. Davasının doğruluğundan emin olan müminler üzerine yoğunlaşıyor. Hak-batıl arasında sıkışmanın, bu noktadan sonra değişmenin veyahut emin şekilde yoluna devam etmenin insanı hangi ayrı sınıflara dahil ettiğinin altını çiziyor.

Sünnetin öneminden ve dolayısıyla Peygamberimizden (s.a.v.) bahsettiği kısmın ardından Kur'ân-ı Kerîm’den önce inen kitapları bozanlara, şeytani ruhlara sahip olan fanileri putlaştıranlara ve çeşitli yeni dinler uyduranlara peygamberin ağzından seslenir: ‘’Ben sizi yaratıklara tapmak yerine, Allah’a kulluk etmeye çağırırım.’’

Çeşitli mesnetsiz iddialarla Hz. Ebubekir, Hz Ömer, Hz. Ali hakkında hükümde bulunanlara tepki gösterir. Hz. Aişe, Hz. Fatime ve Hz. Hatice yerine Batının değersizleştirilmiş kadın modellerine imrenenleri eleştirir ve İslam’da kadının da erkeğin de hakları olduğunu ve bu hakları yaratanın da Rabbimiz olduğunu vurgular.

İnsanın Allah’ın dini hakkında köşeli fikirler ortaya sunmaya hakkının olmadığını, rabbimizin hoş görmediğini kimsenin hoş göremeyeceğini, fedakarlık dediğimiz davranış biçiminin İslam üzerinden bir fani tarafınca sergilenemeyeceğini belirtir.

İnsan için dirilmenin, hareketlenmenin, Allah’ın bahşettiği nimetleri Allah yolunda tüketmenin öneminden bahseder Çekmegil. Yarınımız belirsizdir, fakat bu belirsizliğin bizi boğmasına izin veremeyiz. Okuyucuya seslenir: “Sen ve ben, bunamamış ve maymunlaşmamışsak eğer, şeytanın şerrinden Rabbimize sığınalım”.

Batı’nın en başından beri bir avuç Müslümana dahi tahammül edemediğine, üç kıtaya hakim İslam imparatorluğu Osmanlı’yı bile içten içe yiyip bitirdiğine dikkat çeker ve buna Osmanlı’daki fıkıhsızlık ve takvasızlığın neden olduğunu belirtir.

İman anlayışımızın hangi parametreler çevresinde nasıl gelişebileceğinin resmini çizen ve rabbimizin ayetleri, peygamberimizin öğütleriyle bu anlayışın bizler için ne şekilde gelişmesi gerektiğini olanca saflığıyla bizlere aktaran Çekmegil, müthiş titizlikle yapılmış tüm bu açıklamalar dizininin sonunda okuyucuya bir kez daha seslenir, Rasulullah’ın tavsiyesine uyarak: Şu ibret verici tablonun farkında olalım, dirilelim ve imanımızı daima tazeleyelim.

Allah’a emanet olalım…

  

Yorumlar

Daha önce yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yazmak ister misiniz?

Yorum Yaz