Melike Can tarafından

Değerlendiren: Melike Can

Tarih: Haziran – 2021

İKTİSAT ANLAYIŞIMIZ

M. Said Çekmegil, İktisat Anlayışımız kitabında genel manada kapitalizm eleştirilerine yer vermiştir. Sanayi Devrimi’nin insanlar üzerindeki etkisinden bahseder. Sanayi Devrimi ile birlikte insanların ihtiyaçları artmıştır; daha doğrusu önemi olmayan çoğu şey bizler için bir ihtiyaç haline getirilmek istenmiş ve başarılmıştır. Sanayi Devrimi sonrası gelişmeye başlayan teknolojiyle birlikte dünya toplumları belirgin bir dönüşüm içine girer.

İnsanoğlu, yaratıldığı andan itibaren sürekli şekilde hayatı kolaylaştıracak adımlar atmayı amaçlamıştır; örneğin ilk başlarda tarımı öğrenmiş, sonra beden gücünü azaltacak tarım makinelerini, bu ürünleri taşıyacak ulaşım araçlarını, bu araçlar içinse yolları yapmışlardır. Sürekli artmakta olan nüfusla birlikte bu döngü kısır bir hâl alır ve kaçınılmazdır.

Burada mühim olanın inanç ve bilinç olduğuna inanıyorum. Yüce Allah, Kur’an’ı Kerîm’i bize her açıdan bir rehber kılmıştır. Kitapta şu cümleye yer verilir: “İslâm’da ekonomi, imandan ayrı kendi başına buyruk bir mesele olarak gözükmez. Bilakis, ona sımsıkı bağlı ferdî ve içtimaî adaleti ancak İslâm idealizmine yaklaştığı nispette tahakkuk ettireceğine kani bir iman ve amel manzumesi olarak tezahür eder.” İslâm’da kapitalizmin yeri yoktur. Yüce Allah, bir ayette kâfirlerin davranışından şu şekilde söz eder:

“Ve onlara: Size Allah’ın rızık olarak verdiklerinden infak edin, denildiği zaman, o inkâr edenler iman edenlere dediler ki: Allah’ın, eğer dilemiş olsaydı yedireceği kimseyi biz mi yedirecekmişiz?”

Bu ayet dinin bize emrettiği sosyoekonomik eşitliği anlamamız açısından çok mühimdir. Ayet, günümüzde “Müslümanlar” da dâhil olmak üzere sık duyduğumuz “Allah yardım etsin.” sözünün nasıl bir yanılgı olduğunu açıkça ortaya koyar. Yüce Allah, insanlara insanlar aracılığıyla yardım eder. Kur’an’a inanan bir toplumda yoksulluk teorik olarak mümkün değildir. Çünkü Allah infak etmeyi emreder ve israfı yasaklar.

Nefsine karşı gelemeyen, bu ihtiyaç adı altında yığınla israfa başvuran ve tüm bu şatafata göz yuman insanlar bilinç, inanç ve vicdan sahibi olamazlar. Giderek bireyselleşen insanlık karşısında bu değerler yok olurken elbette kapitalizm kaçınılmazdır. Zengin daha çok zenginleşirken yoksul kimseler ise daha da yoksullaşır. Bu nedenle inanmış ve iman etmiş olan kimsenin öncelikle kavraması gereken iki kelime vardır: İsraf ve infak.

Çekmegil; rızık konusuna da değinir. Rızkın Allah’tan geldiğini söylemenin yeterli olmayacağını söyler, bununla birlikte kalbî olarak inanmak da gerekmektedir. Bunun yanında rızkı kötü yerlerde aramamak, ahlaka uygun olmayan işlerden uzak durmak gerektiğine dikkat çeker. M. Said Çekmegil’e katılmakla birlikte, Yüce Allah’ın haram kıldığı herhangi bir işten emek verilse dahi helal rızık kazanılamayacağı kanaatindeyim.

Çekmegil; mülkiyet, faiz, iş ve işçi, zekât ve ticaret kavramlarına da kısaca yer verir. Kitabın son bölümü ise kölelik kavramına ayrılmıştır. Köleliğe karşı çıkan tek doktrinin İslâm olduğunu söyler. Peygamber efendimizin, halasının kızı olan ve köleleri hor gören Hz. Zeyneb’i bir köle olan Hz. Zeyd ile nikâhlaması olayını anlatır.

Kısaca toparlayacak olursak; Müslümanlar olarak iktisat ve ekonomik adalet anlayışımızın nasıl olması gerektiğini Yüce Allah bize açıkça ve hassasiyetle göstermiştir. Kur’an’ı Kerîm’in esas alındığı ve İslâm’ın kaideleriyle insanların yönetildiği bir toplumda kapitalizm mümkün değildir. Bunun için evvela şatafattan, bize ihtiyaç olarak lanse edilen israflardan kaçınmak gerekir.

Yorumlar

Daha önce yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yazmak ister misiniz?

Yorum Yaz