İktisat Anlayışımız kitabından
Nida Nur Ceylan tarafından
Değerlendiren: Nida Nur Ceylan
Tarih: Haziran – 2021
İKTİSAT ANLAYIŞIMIZ
Çekmegil’in bu eseri önceden konferansta konuşulacak konu olarak ele alınmıştı daha sonra ise kitap haline getirilip daha çok insana ulaşması hedeflenmiştir. Yazarımız konuşmasını yazıya dökülmesinin biraz zor olduğunu da söylemiştir. Kitap haline getirildiğinde 3 kısımdan ele almıştır. Birinci kısmın başlıkları ile birlikte ele alarak ilerleyeyim. Hastalık İmanidir, materyalistlerin de 19. yüzyıldan sonra ortaya çıkmaları ile birlikte insanlara mikrop gibi yapışmış yanlış teşhisler ile birlikte daha da zor hale getirmiştir. Yazarımız “Dert bilinmeyince devalar neye yarar?” diye sormuştur ve ardından bazı düşünürlerin bu sorulara kendilerince olan cevaplarını vermiştir. Mesela bütün dertlerin başı, Freud’a göre seksüel duygu, Adler’e göre eksiklik duygusu, materyalizme göre de açlık duygu ve endişesidir. Yunan felsefesinden bu zamana kadar insanlara bazı haplar yutturmuşlardır; sosyalizm, liberalizm, kapitalizm, komünizm denilen iktisâdi haplar hazırlanmıştır. Yazarımız bunların hepsinin hastalık olduğu düşüncesindedir ve haklıdır da, yukarıda saymış olduğumuz hapları devletlere zorla yutturmaya çalışmışlardır, kimileri bir tane kimileri ise birkaç tane yutmuştur. Yazarımız yapmış olduğu teşbih ile hâlâ iniltilerinin geçmemiş olduğunu da vurgulamıştır. Normal olarak bakıldığında bir hastaya ilaçları verildiği zaman iyileşmesi ya da sızılarının geçmesi beklenir. Eğer geçmemişse ya ortada hasta yoktur ya da ilaç tedavisi yanlıştır. Yazarımız da haklı olarak “Reçetede neden şifa yok?” diye bir soru yöneltir biz okuyuculara.
Yirminci yüzyıllarda sosyalistlerin ve ‘izm’lerin’ birlikte cereyan ettiği yıllarda bütün dünyaya bir sürede hâkim olmaya başlamışlardı. Çekmegil ise insanların çıkarmış olduğu bu hapların ya da düşünce kalıplarının yüzyıllar öncesinde yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de Allah’ın bize önceden bildirdiğini daha da başka haplara gerek duyulmaması gerektiğinin üzerinde durmuştur. İslam âleminin düşünce mekanizmasını altüst etmeye yönelik, batı kaynaklı sekülarist bir felsefe geniş alanlarda yer alıyor. Zanlara dayalı bu batılı kültürler İslam âlemindeki bazı elitlere de cazip gelmiş, dolayısıyla bazı komplekslere düşürülmüştür. Yazarımız başka bir eseri olan İman Anlayışımız kitabında Müslümanların arzularının peşine düşmektense Kur’an’ın gerçeğine hassasiyetle bağlı kalınması gerektiğini yazmıştı. Bu sadece yazarımızın düşüncesi değildir, İslam’ı kabul eden yol haritasını Kur’an yolu seçen tüm müminlerin düşüncesi olması gerekir.
Gerçeklerden uzakta yaşayan aydınlara göre, “İslam çağdaş dünyanın problemlerine cevap veremiyor. Bu çağda Müslümanlar da yaşamaya mecbur. O halde batılı formüllere muhtacız; yoksa ilerleyen dünyada yaya kalmaya mahkûmuz. Bu şu demek oluyor; dünya her geçen gün ilerliyor teknoloji hayal edemeyeceğimize noktalara ulaşmış ve daha da ilerleyecek gibi gözüküyor. Tam da bu noktada tarihten ders almamız gerekiyor Osmanlı’nın en parlak dönemini bildiğimiz üzere Kanuni döneminde ulaşmıştır. 46 yıl sürmüştür, bu dönemde birçok ıslahatlar yapılmıştır. Avrupa’dan daktilo getirilmiştir mesela Osmanlı o gücü elinde tutabilirdi fakat Avrupa’nın hem teknolojik hem de sömürgecilik faaliyetleri artınca bir güç haline gelmişleridir. Fransız ihtilalinden sonra Batı, din ve devlet işlerini birbirinden ayırmıştı. Reform hareketleri ile iki tarafın da gönlünü almak da denilebilir bir yandan. Kiliselere gidilmesinde bir sakınca görmemiş ama idari işlemleri de orda yürütmemişti. Bu sebeplerden dolayı da teknolojide ilerideydi düşüncesi hâkimdi. Batı’da bunlar olurken Müslümanlar ise hakkın yolunu değil halkın istekleri doğrultusunda gerçek İslam’ı yaşadıklarını zannediyorlardı. İslam’da hiçbir karşılığı olmayan şeyleri gelenek haline getirdiler günümüze kadar da geldi. Sanki onlar olmasa o günlerin anlam önemi kalmıyor gibi. Simit yaptılar adına kandil simidi koydular. Allah bize bu özel günleri bize birbirimize simit, şeker dağıtalım diye bahşetmedi. Huşuya çekilip ruhumuzun en önemli ihtiyacı olan ibadetlerimize sarılalım, var olmamızın sebeplerini bir kez daha anlayabilmek için, (daha da örneklendirilebilir).
İslam’da işçi sınıfı ayrımı yoktur. Yapılmasını da hoş karşılamazlar.” Bir grup insanın diğer bir sınıfı sömürmesi ancak maddeci ekollerde vardır. İslam ise maddeciliğe dayanmadığı için sömürgecilik faaliyetleri Müslümanlar arasında nadir gözükür. Günümüz dünyasında her ne kadar bazı İslam ülkeleri İslam’ı hakkı ile yaşamıyor olsa da bu gerçeğin değişmesinde hiçbir rolü yoktur. Şöyle bir noktaya değinmek istiyorum; Türkiye de çoğunluğun Müslüman olduğu fakat idarenin İslam’dan ayrı bir şekilde yürütüldüğü bir ülkedir. Birçoğu Avrupa ülkesinin yönetin şekli olan Sosyalizm’aynı zamanda sosyalizmi savunan ve kendi ülkemde de aynı yönetimin olmasını savunan biriyim.’ Her ne kadar yazarımız sonu “izm” ile biten her şeyden uzak durmamızı insan oyunlarına yüz vermemiz gerektiğini söylüyor. Askında doğru bir yaklaşım fakat yaşadığımız herhangi bir devlet hiç fark etmez bir “izm’i” sahiplenmiş durumda. Türkiye de bunlardan birisidir. Yönetim şekli kapitalizmdir. Nedir bu kapitalizm? Kısaca zenginlerin daha zengin fakirlerin ise daha fakir olduğu bir harekettir. Bir nevi bu sömürgecilik değil midir bu da? Ben özel mülkiyetlerin devlete bağlı olması taraftarıyım. Bu hareketlenmeler Osmanlı zamanında oy göstermiştir Osmanlı’nın yönetim anlayışından çok farklı olsa da son yüz yıllarda onlar da özel mülkiyeti halkın eline vermeye başlamıştır. Kişinin hakkını halk mı daha iyi sunabilir yoksa idareciler mi gibi bir soru yönelir hemen zihnimde.
“Köleliğin ferdîsine de, içtimaîsine de savaş açan tek doktrin ancak İslamiyet’tir”. Yapılan savaşlarda esir ettikleri insanlara ne Romalılar gibi işkence etmişlerdir ne de Peygamberimiz dönemindeki cahiliye devrinin putperestlerine müsamaha göstermişlerdir. Yazarımız, kısaca dünün putperesti, bugünün materyalist dünyasının anladığı manâda bir kölelik İslamiyet’te asla yoktur demiştir. İsimleri değişse de içerikleri ve amaçları aynıdır. Allah bize bu oyunların farkında olmayı ve yenik düşmemeyi nasip etsin inşallah…
Yorumlar
Daha önce yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yazmak ister misiniz?