Seher Çelik tarafından

Değerlendiren: Seher Çelik

Tarih: Haziran – 2021

İKTİSAT ANLAYIŞIMIZ

=) Selam ve dua ile bismillah: Sayısız kez dile getirdiğimin farkındayım elbette, fakat kitaplarını okuduğum bu kıymetli şahsı övmekten alıkoyamıyorum kendimi. Farklı yaklaşımları ile ruhuma işliyor adeta…  Kendi eksikliğimi ve bilgisizliğimi yüzüme vurmasının yanında yüzüme yerleştirdiği tebessümlerin şaşkınlığından kurtulamıyorum. Bir insan, özellikle benim gibi genç kesimler, her şeyden o kadar çabuk sıkılırken böyle düz yazıların içinde kaybolacağımı tahmin bile edemezdim.  Ruhumun sıkılmasından öte adeta beslendiğini ve daha fazla arzu ettiğinin farkına vardıkça doğru bir eylemde bulunduğumun farkındalığını yaratıyor bende. İman kavramını bu kitapları okumadan önce sade ve kulaktan duyma cümleler ile tanımlardım belki ama şu anda aksine iman kelimesinin aslında nelerden ibaret ve nasıl bir zenginlik içerdiğinin yanında her zerremizle alakalı olduğunun farkındalığı oluştu bende. İktisat Anlayışımız adlı kitap, fakültede okuduğum bölümün de ana taşlarından birini oluşturduğu için olsa gerek daha dikkatli okudum. Daha önce ekonomi ve imanı bağdaştıran bir yaklaşıma dair en ufak bir fikrim olmadığını belirtmek isterim ve bu kitap sayesinde her zerremizin bir iman noktası ve İslam ile bağdaştığını öğrendim. Şunu o kadar iyi anladım ki; hangi konuda bir yanlış yöntem ve yol varsa orda bir iman eksikliği vardır. Hocamızın da kitabında en güzel şekilde ifade ettiği gibi ve beni benden alan şu cümlesi ne kadar doğru: Eğer hastalığın ne olduğunu bilmezsen, ilacın ne olduğunu nerden bileceksin? Bir hastalık için ilk yol ne olduğudur. Her şey için bu en önemli noktadır. Bizim hastalığımızın çaresini bulmaktan öte önce ne olduğu ile ilgilenmemiz gerektiğini öğrenmiş oldum. Yine en güzel şekilde değindiği; enflasyon, açlık sınırı, kişi başına düşen milli gelir, tüketim ve üretim, ihracat ve ithalat gibi iktisadi konuların aslında insan hırsı ve bazı kesimlerin istek ve arzularının zamanla bir yarış haline getirdiği doymazlık noktası olduğunu tabi ki en güzel ve en bilge cümleler ile ifade etmektedir. Aslında benim ile birlikte birçok kişinin düşündüğü ama ifade etmekten korktuğu noktaya en güzel şekilde değinmiş: açlığın en büyük sebebi zengin kesimin daha fazla istemesi ve bunun için aç olan kesimin feda edilmesidir. Tabi bu kesimde bulunan kimseler aşikar bir şekilde değil hastalığa çare olarak türlü türlü yol ve yöntemlere baş vurmuşlar bunlardan faşizm, sosyalizm, liberalizm, kapitalizm vs. gibi bir sürü yöntem ve yol ortaya atmışlar. Kendilerinin açlık sebebini bu hastalıklardan biri olduğuna inandıran toplum ise bu haplardan birini aldıklarında iyileşeceklerinin umudu ile her alanda kendi reçetelerinin savunup durmuşlar ve duruyorlar da. Bu kitabı okumadan önce aşırı feminist bir düşünce yapım vardı ama kitabı okuduktan sonra aslında hastalığımın ne olduğunu farkına vardım. İman eksikliği olan her kimsenin de hasta ve tedavi edilmesi gerektiğini anladım. Tabi ki tek ilacın ise İslam olduğunu da kavradım. Bir diğer hastalığımız ve gittikçe ağırlaşan hastalığımız olan batılılaşma ve özenmedir. Tarihin eski sayfalarından itibaren iman eksikliğimizi bizden olmayan ve bize tabi olmayan kesime özenerek geçirdik ve bunun acısını hem ekonomi hem ahlak hem de ilerleme gelişme noktasında damarlarımızda hissettik. Eksikliğimizi görmek yerine başka başka şeyler ile meşgul olarak olan imanımızı bile zedeledik. Farkındalık oluştuğu andan itibaren yeni yeni reçeteler ortaya atılmaya başlamıştır. Merkantalist, sosyalist, kominist vs. birinin değeri veya yanlışlığı hissedilince yeni yollara başvuruldu ve tabi çoğu kesimde de başarılı olunmuştur. 

Sayfa 52’den:

=) hasetle perdelenmiş gözleri, bir şey görmeyen koministler, bir de sınıfsız bir dünya hayal ederler. Bu da geri zekalı olduklarının veya hususi bir kasıtlarının bulunduğunun kanıtıdır. Esasen kadın ve erkek, büyük ve çocuk, öğretmen ve öğrenci sınıflarını silmeye hiçbir bakımdan imkanları yoktur. Böyle bir düşünce izharı, işçiyi yani idare edilenleri helake sürükler veya sürüklemiştir. Yahut da halk, daimi güçsüzlüğünün verdiği bezginliklerle ümitsizlik uçurumlarından yuvarlanmaya devam eder…

Anlatmak istediklerimizi o kadar güzel toparlayıp aktarmış ki, yaşananların aslında bu cümleden ibaret olduğunu söyleyebiliriz. Dediği gibi sınıf farklılıkları elbette vardır bunu ortadan kaldırmak imkansızdır; fakat batı düşünürlerinin bunu insanlar arasında bir yolsuzluk, adaletsizlik ve alt kesimlere uygulanan açlık derecesine getirdiğini hepimiz görmekteyiz. Mülk sahibi olmadığımız halde aslında hepimizin olan bu dünyanın bölüşümü için tutuştuğumuz kavgada bile doymak bilmeyen kesimin hırslarının kurbanı olmakla birlikte iman’ımızı arkamızda bırakarak bizi her açıdan hem bedenen hem de manen aç bırakan yöntemlere hizmet etmekteyiz. Oysa hoca ne güzel ifade etmiş aslında reçetemiz olan Kur'ân’ı bir okumayı ve kullanmayı öğrenirsek bu hastalıktan ne de güzel ve hızlı kurtulacağız.

İkinci bölüm sayfa 64’ten:

=) mesela: tababete, hastalık olsun da tedavi edilsin diye değil; hastalık olmasın veya azalsın diye vazife verir. Yani hekimliği koruyucu hekimliktir.

Mesela: hukuk suç işlensin de ceza verilsin diye değil; suç işlenmesin suç işlenecek bataklıklar kurutulsun, esasına göre vazedilmiştir.  

Ne kadar yerinde bir cümle! Bizim aslında sorunumuz bu, biz önlemeye değil çoğaltarak tedavi etmeye çalışıyoruz hastalıklarımızı ve bu yüzden yeni suçlar, yeni israflar, yeni açlıklar, yeni hastalıklar ve daha bir sürü maddi manevi öldürücü hastalıklar üretiyoruz.  İslam ile yürüyenlerin ilerleyişleri ve kazançları hocamızın da dediği gibi önlemek ve yok etmek çabası olduğu içindir.

Üçüncü bölüm sayfa 126’da kölelik kavramından yola çıkarak neden kötü bir hal ve vaziyette olduğumuz konusunda şunları aktarmış:

=çünkü bizde her şahıs yalnız kendi cebini doldurmakla meşgul ve biz bunu açıklayamıyoruz. Çünkü bizim idarecilerimiz bürokratlardan, çirkin sahtekarlardan, yalancılardan, hırsızlardan, insanlık hislerinden mahrum kişilerden meydana gelmiştir. Şimdi bize artık hapishane filan lazım değil. İdarecilerimiz sayesinde bütün cemiyetimiz kocaman bir hapishanededir.

=) Ne kadar doğru bir yaklaşım. Hayran kaldım bu cümlesine. Velhasılı kelam, hocamız zaten ilmen ve dinen o kadar açık ve akıcı anlatmış ki iktisat ve iman anlayışını, bununla birlikte dünya üzerindeki bu kötü hal ve hastalıkların kaynağını, yeni çıkan hastalıklı ruhların amaçları uğruna mazlum kesimlerin daima ezildiğini, ırkçılık, kölelik, ayrımcılık, doymama hırsı, zorbalık, suç işleme, vicdani güdüleri yok etme, para ve kazanç hırsı, kibir duygusu, en önemlisi ise bizi yaratan ALLAH'A  olan bu mülkün kendimize kalacağı fikri ile beraber bütün kötülüklerin kaynağı olan ve bizi bizden önce ve sonra gelecek olan nesli yok eden bütün bu hastalıkların tek bir nedeni ve tek bir ilacı olduğunu öğrenmiş oldum. İman gücünün yok oluşu en büyük hastalıktır. Ve HZ. İsa’nın şu sözü ile bitirmek isterim: =) İnsan yalnız ekmekle yaşayamaz! 

Yorumlar

Daha önce yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yazmak ister misiniz?

Yorum Yaz