İbrahim Burak Aydın tarafından

Değerlendiren: İbrahim Burak Aydın

Tarih: Haziran – 2021

 

İKTİSAT ANLAYIŞIMIZ

Çekmegil Hocamız kitabı üç ana bölümde incelemiş. Birincisi, bütün dünyadaki ekonomik meselelerinin tarihi seyri içinde gelişimini; ikinci ana başlık, İslam’daki iktisadiyi anlatmakta, üçüncü bölüm ise cariyelik, kölelik konularını bahsetmektedir. Birinci bölümden başlayalım.

Bugün beşer, teknolojideki başarısının neşesiyle sarhoştur. Teknolojide, buluşlarda, ne yolda ilerlesek de insanoğlu zamanın reçetelerinden şifa bulamamaktadır. Bu hastalık derttir. Dert ne onların anladığı manada ahlaki ne siyasi ne de iktisadidir. Dert, sadece imanıdır. Kısa bir tarihe göz atsak, çoğu yerde inanç rol oynamıştır. Savaşlar, antlaşmalar gibi her yerde inanç uğruna gerçekleşmiştir.

İnsan sadece ekmek su ile yaşayamaz. Düşünmek, inanmak gibi psikolojik ihtiyaçları da vardır. İhtiyaçların kafa yorulması sonuç günümüz bu sisteme gelinmiştir. Bu sistemler konumuz olacak aslında.

İktisadi görüşleri tarih boyunca inceleyecek olursak; milattan önce Aristo döneninde kendine uygun ceza iktisadi sistemi var. Tabi bu apaçık yanlış bir sistem. Sonrasında sözde ‘medeniyet’ imparatorluğu Roma gelmekte. Hz. İsa’dan sonra son peygamberimizle müthiş bir nizam gelmiştir. Kifayetsiz düşüncelerin anarşisinden kurtaran bir çağ açılmıştır. Her bölümde; politika, ahlak, hukuk, ekonomide mükemmel bir sistem kurmuştur. Tabi 16. yüzyıla kadar. Coğrafi keşifler, Rönesans gibi akımlar yeni yeni ekonomik anlayışları beraberinde getirmiştir. Bu anlayışlar, devlet adamlarına hareket tarzlarını gösteren bir ekonomik siyaset kabul edilir.

Ardından hocamız başlıca materyalist ekolleri özetlemiş. İyi ile kötünün, çalışkan ile tembelin, gayretli ile gayretsizin, bir değere göre Komünist ve Kapitalizm sistemlerinin sosyal adalet duygusundan mahrum olduğunu, İslami boyutlarda olmadığını açıklamaktadır.

Müminler, maddeci kapitalistler gibi sadece mallarını, mülklerini korumak için harekete geçmezler. Başta dinleri olmak üzere namus ve şereflerini iktizasından karşıdırlar Komünizme; ve bu sayede Komünist fikirlerin Orta Asya’dan Avrupa ve Amerika’ya yayılması zorlaşmıştır.

İkinci bölümde İslami iktisadiyi anlatmış yazar. Yaşamımızda ne gibi kurallara uymamız lazım, bu bölümde anlatmış.

İktisat, hocamızın tanımıyla; her türlü harcamalarda adil olmaya ve meşru kaynaklardan elde edilen her türlü kazancı en kestirme ve ne verimli yollardan geçirip değerlendirmeye, icap edilen yerde kısmadan, lüzumsuz yerlerde, israfa düşmeden istihlak etmeye denir.

İslam şu anki -izm çeşitlerinden biri değildir. İslam, insanı ne ruhtan ibaret görür ne de maddeden; ruh ile beden bir olduğunda İslami duyguya erişir.

Bu bölümde hocamız İslam’da nizam, zekât, ticaret, toprak mülkiyeti, iş ve işçi meseleleri, Kur'ân’a göre nasıl olmalı inceleyerek, bize fikir ve yön vermekte. İslam kusursuz bir düzen ile yapılmıştır. İslam öğretini bir insan vücuduna benzetirsek; hukuku, ahlakı, ekonomiyi, politikayı onun elleri, kolları, gözleri, kulakları şeklinde görürüz. Baş imandır. Bir insan nasıl el olmadan, kol olmadan bazı faaliyetleri gerçekleştiremiyorsa İslam da politikasız ekonomi olmadan bir bütün olamaz.

İslam’da nizam, koruyuculuk esası üzerine işlenmiştir. Örnek verilecek olursak hukukta şu anda, suç işlendikten sonra ceza verilir. İslam’da suç işlenecek bataklıklar kurutulur.

Faiz ile israf hocamızın üstünden geçtiği önemli konular. Faizi de israfı da Allah yasaklamıştır. Faiz yerine yardımlaşınız emretmiştir Allah. Mesela faiz yoksa biz nasıl yardımlaşacağız derler. Müslümanlar için yardımlaşma, fazilet yarışıdır. Lakin zaruret olmadığı sürece lüzumsuz borçlara girmemiz lazım. Hatta bir hadiste, bir şeyi borç olarak vermek, onu sadaka olarak vermekten daha hayırlıdır, geçer. İsraf, herhangi bir şeyin yerinde kullanılmamasıdır. Peki israf yapmamak için kötü, kirli giyinmek ya da sağlıksız beslenmek mi lazım? Hayır tabii ki de. Peygamber efendimizin de çokça hadisi vardır. İslam’da israfın ve faizin yeri olmaz.

İslam’da önemli noktalardan biri de ticaret ve çalışmadır. Çalışmanın ibadet, tembelliğin yasak olduğu İslamiyet’te hamallığın bile dilenmeden daha hayırlı olduğu açıklanmıştır. Hem çalışıp hem de sanat icra eden nice ünlü müminler vardır. Boş durmamışlardır. Tabii buradan işçi haklarını da es geçmemiştir yüce dinimiz. İş ve işçi meselesi İslamiyet’te gerici materyalistlerden çok farklı ve çok yüksek anlayışlarla karşımıza çıkar. İşçi-patron, efendi-amele, ağa-çiftçi gibi ayrımlar bizde hoş görülmez. İslamiyet’te herkes işçidir ve herkes kendine ayrılan işten dolayı yalnız Allah’ın kanunlarına karşı sorumludur.

Hocamız şu husustan da bahsetmiş; İslamiyet kadını bir zaruret olmadıkça kendi işi ve gücü dışında vazifelere çağırmaz. Bir mecburi durum ortaya çıkarsa o zaman kadın da erkeğin işini yapmakla mükellef olur.

Yorumlar

Daha önce yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yazmak ister misiniz?

Yorum Yaz