Ahmet Ergin tarafından

Değerlendiren: Ahmet Ergin

Tarih: Haziran – 2021

İKTİSAT ANLAYIŞIMIZ

Her eser ister istemez kaleme alındığı, üretildiği dönemin sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel ikliminden etkilenir. M. Said Çekmegil merhumun İktisat Anlayışımız isimli eserini değerlendirmeye bu basit tespit ile başlayışımın sebebini izah edeyim: Bu kitaba kadar okuduğum, Müslümanlar tarafından yazılmış İslam’ın ve/ya Müslümanların ekonomiye/iktisada dair yaklaşımlarını anlatan eserlerde büyük çoğunlukta karşı tarafta münazara edilen zımni yahut aşikâr olarak kapitalizm ve kapitalistler idi. Bu esere başlamadan önce de aynı şekilde bir içerikle karşılaşacağımı umuyordum. Fakat ilk sayfalardan itibaren yanıldığımı anladım. Ve bunun temel sebebi olarak da naçizane görüşüm; öncelikle konferansın ve akabinde kitabın içine doğduğu 1960’lı yıllardaki Türkiye ve dünya konjonktürü. 60’lı yıllar hem ülkemizde hem de dünya genelinde solun ve sosyalizmin yükselişte olduğu yıllar olarak tarihe geçti. Bugün sosyalizmin en önemli tecrübesi olarak görülen Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği uygulamasının çöküşünün üzerinden geçen epeyce zaman ve liberal kapitalizm adına ilan edilmiş bir zafer var. Oysa ki bu kitabın telif edildiği zamanın dünyasında ‘sosyalizm hala bir ihtimaldi’. Türkiye’de de her geçen gün kendisine daha fazla taraftar bulan, kapitalizmin tek rakibi olarak görülen sosyalizmin İslam’la da çelişmediği, bu ikisinin birbiriyle uyumlu olduğu gibi iddialar -Allahualem- Çekmegil’i bu kitabı yazmaya iten sebepler arasındadır.

Yukarıda da ifade edildiği üzere, bu eserde sosyalist sistemin önerdiği iktisadi sistem ve onun hayatın her alanındaki yansımaları da günümüz eserlerinde görülemeyecek düzeyde incelenmiş ve Müslümanca bir bakışla sosyalizmin İslam dairesi içindekiler için asla kapitalizmden daha müreccah bir tercih olamayacağı mesajı kuvvetli şekilde okuyuculara aktarılmıştır. Çünkü bu dünyada tanzim edilmemiş neredeyse hiçbir alan bırakmamış olan İslam dini, tabiatıyla iktisadi hayata dair de gerek emir gerek tavsiye niteliğinde yüzlerce başlıkla mensuplarını yönlendirmiştir. Müslümanlar için aranacak başka bir yol, gidilecek başka bir kapı yoktur.

Çekmegil’in sarih şekilde izah ettiği üzere; kapitalistlerin sefih hayatları, insanları çare diye komünizmin, sosyalizmin kucağına itse de esas çare İslam’dan başkası değildir. Yine müellife göre, İslam’ı yenemeyeceğini anlayanlar, kendilerince kurnazlık yaparak onu kendi saflarına çekmek istiyor ve İslam’ın sosyalizme uygun olduğunu iddia edecek kadar ileri gidiyorlar.

Evveliyatı bir konferans olan bu kitap iki ana bölümden oluşuyor: İlk bölümde Çekmegil genel iktisat tarihini mücmel beyan ile biz okuyuculara tarihsel arka planı vererek zemini hazırlıyor. İkinci bölümde ise İslam’ın iktisadi meselelere yaklaşımı çeşitli başlıklar halinde tartışılıyor. Açıkçası bu eserde ‘Bilge Terzi’nin mevzulara vukufiyeti insanı hayrete düşürüyor. Çekmegil yine o kadar farklı cenah ve üsluptan o kadar çok isme ve esere atıf yapıyor ki etkilenmemek ve takdir etmemek mümkün değil. Zaten kendisinin de ifade ettiği üzere, o yıllarda Müslümanca bir bakış açısıyla bu konularda bir telif eser ne yazık ki yok. O açıdan İktisat Anlayışımız’ın yayımlandığı dönemde önemli bir açığı gidermeye ciddi katkı sağladığını farz etmek yanlış olmayacaktır.

Kitabı okurken bir kere daha emin oldum ki İslam ile batıl düzenler (başta kapitalizm ve sosyalizm, komünizm) arasındaki keskin fark daha isimlendirmeden başlıyor ve sadece isimlendirme bile akıl sahipleri için çok şey anlatıyor: Bir tarafta ‘ekonomi’, öbür tarafta ‘iktisat’. Çekmegil’in de belirttiği gibi, ‘iktisat’ lügatte itidal üzere hareket etmek, ifrat ile tefritten sakınmak, adil olmak gibi manalara geliyor. ‘İktisat’ o kadar büyük bir mana denizi üzerinde oturuyor ki; iktisatlı olmayı, israf etmemeyi, har vurup harman savurmamayı, hatta zekât vermenin, faiz yememenin dahi onda mündemiç olduğunu iddia edebiliriz.

Son olarak Çekmegil’in ‘faiz’, ‘israf’ ve ‘ferdi mülkiyet’ başlıklarının ilk cümlelerinde fark ettiğim bir ortak nokta ve onun üzerinden çıkardıklarımı ifade etmek isterim.

FAİZ: ‘Faiz yasaktır, almayınız’ ihtarı Allah’ın emrine bağlı bir devlet emridir.

İSRAF: ‘İsraf etmeyiniz, lükse düşmeyiniz, yasaktır’ ihtarı Allah’ın emirlerine bağlı bir devlet emridir.

FERDİ MÜLKİYET: Ferdi mülkiyeti korumakta ferde yardımcı olmak, Allah emri olarak bir devlet vazifesidir.

Bu üç örnekteki ‘devlet’ vurgusu önemli. Açıkçası ben bu eserin genelinden ve özelde bu tanımlardan İslam’ın öngördüğü iktisadi düzeni hakkıyla yaşayabilmek ve yaşatabilmek için klasik yemek duamızda ‘nasibi Cennet’ten hemen önce yer alan ‘İslamı devlet’in zaruri olduğunu çıkarıyorum. Pek tabii ki bu, şu an içinde yaşadığımız seküler/laik/liberal devlet düzeninde İslam’ın iktisadi boyutunu buzdolabına kaldırmak gerektiği anlamına gelmemekle birlikte, Kuran-ı Kerim’i anayasa olarak kabul etmeyen bir düzende İslam’ın ortaya koyduğu adil ve mükemmel iktisadi plan hakkıyla uygulanmadıkça insanlığın yaralarına merhem olamayacağına da işaret etmektedir.

 

>>Bu eserinde de bizi güzel ve orijinal terkiplerden mahrum bırakmayan Çekmegil’den altı çizilesi bir ifade: “ Doğruya doğru doğrulanlar”.

Yorumlar

Daha önce yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yazmak ister misiniz?

Yorum Yaz