Fatih Aydın tarafından

Değerlendiren: Fatih Aydın

Tarih: Aralık – 2021

 

DÜŞÜNCELER DÜŞLEDİM

Said Çekmegil abi bu kitabında adeta bir düşünce risalesinin ana çizgilerini oluşturuyor. Düşüncenin hemen her türlüsüne değinen bu kitap okura bir düşünce atlası sunuyor. Doğru düşüncenin işaretlerini, batılın eksikliklerini ince farklılıklarla gören okur böylece hikmetin peşinde üzerimize farz olan düşüncenin ne şekilde gerçekleşmesi gerektiğinin farkına varıyor.

Geriye dönük okuduğumuz on kitabın formatına baktığımızda bu kitabın düşünce üzerine odaklanarak, doğru ve yanlış düşüncenin örneklerini sunarak bir düşünce rehberi hüviyetindeki yapısı onu diğer kitaplarından ayrıştırmakta ve farklı bir okumaya tabi tutmayı mecbur kılmaktadır. Öte yandan bu kitap özelinde tek bir ana fikirden bahsetmek de oldukça güçtür zira düşünce ile iltisaklı birçok farklı başlığın tek ortak noktası insanı düşünceye sevk etmesidir.

Ben de bu doğrultuda bu kısa özeti kaleme alırken altını çizdiğim, en azından kendi açımdan diğer konulara nazaran daha fazla ehemmiyet atfettiğim konuların burada bir özetini vereceğim ve açıklamaya çalışacağım. Bu konuların günümüz dünyasında bizler için hayati konular olduğunu düşünüyorum. Bu sebeple bizlerin bu konular üzerine düşünmesi ve nötr kalmaması Said abinin de hemen her sayfada vurguladığı gibi bir vecibe niteliğindedir.

Her şeyden önce şunun altını çizmekte yarar var. İnsanoğlunun düşünce ile kurduğu ilk bağ esasında yüce yaratanla kurduğu bağdır. Düşünmek Allah’ın bizlere bahşettiği en büyük beyyinelerden birisidir. Bu sebepledir ki insanı Rabbine götürmeyen bir düşüncenin ne denli eksik ve sakat olduğu izahtan varestedir. Öte yandan bununla kalmayıp farklı tanrılar edinmesi ve hatta aklını putlaştırması da insanoğlunun düşünce hastalıklarından birisidir. Aklın put haline gelmesi düşünce damarlarının tıkanması, kirlenmesi ve fesada uğramasının resmidir. Bu sebeple aklın bu çukura düşmesini engellemek için aklı şaşmaz bir sabite ile sınırlamak ve her daim hizaya çekmek icap etmektedir.

Aklın ne ile sınırlanacağı ise çok açıktır. Belirttiğimiz gibi bizi yüce rabbimize götüren akıl bu noktadan sonra kendini vahyin kontrolüne tabi kılmaktadır. Alemlerin yaratıcısı ve her şeyi şaşmaz bir düzen ile kaim kılan Allah’ın sözü aklın bu yolculuğunda tek hesaba çekilme noktasıdır. Said abinin “aklı rasyonalistler gibi putlaştırarak, her problemi çözer sanınca maddeci aptal, düşünmez ki, aklın da bir sınırı var” dediği gibi aklın sınırı yine vahiy ile ortaya çıkar. “Fezayı, kozmosu aşan” akıl sır erdiremediği nizamın işleyişine dair bir sütliman olarak vahye başvurmalıdır.

Peki vahye başvurmak nedir ve bu meyanda fıkhı düşünmek bizlere ne gibi yolların kapısını açar. Mukallidin mezhep imamı ile kuracağı ilişki ne tür bir ilişkidir? Bir mezhebe tabi olmakla insanoğlu düşünmekten azade kılınmış olur mu? Bu sorulara verilecek cevaplar ise aklı güvenli bir limana yaklaştırdıktan sonra cevaplamamız gerekir ki zira böylece doğru yolda yanlış adımlar atmaktan beri olmamız sağlanmış olur.

Said abinin ilgili bahiste dediği gibi “fıkhın oluşturduğu mezhep, sahibine kişilik kazandıran mahsus bir yoldur, mukallidine keramet sunmaz.” Mukallit avamın sakınması ve dikkat etmesi gereken hususlar vardır ki bunların en başında düşünmeksizin, “ne işitmişse hemen lebbeyk” dercesine bir tavırla gönlüne göre bir yol tutturmasıdır. Bu görüşün hastalığı his ve heveslerine uymayan görüşler karşısında tevil kaçamağına, ara yoluna sıklıkla başvurması ve dini bir nevi sulandırmasıdır. Tam bu noktada Said abi dört mezhebin büyüklerinden değme vecizeler alıntılayarak doğru bir yol tutmanın nasıl olacağını anlatır.

Bu meyanda İmam Azam Ebu Hanife’nin şu sözü hayli önemlidir. “Bulabildiğimiz kavlin en güzeli budur, her kim bundan daha iyisini bulursa ona tabi olsun”. Bu sözün altında yatan anlam bizim kastımızın özü niteliğindedir. Kavlin en iyisini bulmak ve onu tutmak bir arayışı yani bir düşünce sürecini simgelemektedir. Müslüman kişi mezhebi dahilinde dahi bir görüşü kendi düşünmesiyle tetkik etmeli buna göre hareket sahası oluşturmalıdır.

Bu konulara değindikten sonra Said abinin temas ettiği bir diğer nokta ise günümüz dünyasının tam göbeğinde bir sıcak tartışma konusu olarak canlılığını her daim koruyan demokrasi meselesidir. Bu kısımda birçok büyük isimden alıntılar yapan Said abinin esas vurgulamak istediği bir noktada dokunulmaz tabu haline gelen bir konunun da üzerine düşünmenin gerekliliği ve alternatifini arama peşinde olma gayesidir. Birkaç alıntıyı burada paylaşmak istiyorum.

Winston Churchill: Demokratik idare, dünyanın en kötü idare biçimidir, bütün öbürlerini saymazsak.

Margaret Thatcher: Hristiyanca bir tanım değildir, İncil’de hiçbir yerde demokrasi kelimesi geçmez.

Voltaire: Katıksız demokrasi ayaktakımının despotizmidir.

Son cümle olarak söylenmesi gereken belki de şudur: Said abinin Düşünceler Düşledim adlı kitabı düşünmenin gerekliliği üzerine bir manifestodur. Düşünmek farzdır, her alanda, her daim, vahyin sınırları dahilinde düşünmemiz gerekmektedir.

Yorumlar

Daha önce yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yazmak ister misiniz?

Yorum Yaz