Kadir Yılmaz tarafından

Değerlendiren: Kadir Yılmaz

Tarih: Aralık – 2021

 DÜŞÜNCELER DÜŞLEDİM

“Bazen arzu fikir suretini giyer muhteris şahıs onu fikir zanneder.”

Kitabın ilk bölümünde, Üstat düşüncenin öneminden bahsediyor. Üstat düşünme ile aslında insanın ne kadar özgür olduğunu da gösteriyor. Hatta vermiş olduğu hapishane örneğini düşündüğünüz zaman Osman her ne kadar babası hapishane mahpus oluyorsa da düşünme ve kurgu açısından da bir sınırı olmamasından mütevellit aslında kitaplarını daha iyi mütalaa edebileceği bir yer olarak görüyor. Yani aslında özgürlük de mahpusluk da düşünceden ibarettir.

Üstat sonrasında çok önemli bir soru soruyor diyor ki düşünebiliyor musunuz biz? düşünebiliyor muyuz gerçekten, yani bizi insan olarak diğer varlıklardan ayıran ve hatta en güzel yaratık olan, yaratık yapan hayatına yaratanın bildirdiği şekilde düşünme kapasitesi değil midir? Ve bu düşünmenin ne için verildiğini insan düşündüğü zaman elbette onu hayvandan, bitkilerden ve sair camit varlıklardan ayıran şey o düşünmeyi Allah'ı düşünme yolunda kullanmaktır; O’nun merziyatını sıfatlarını isimlerini mütalaa etmektir. Ayrıca O’nun azametini, O’nun kudretini, O’nun harikalarını yarattığı şeylerden ve bizi neden yarattığından sorgulayarak öğrenerek düşünmek ve bilmektir.

Üstat sonrasında çok önemli bir yere parmak basıyor ve diyor ki yaratıcının yarattıklarının en güzeli olan insanoğlu neden yaratıcısından gelen rahmani vahiyleri düşünmez de bitki ve hayvandan mütevellit bir yaşam döngüsünde ve çizgisinde kendi ömrünü tüketir. Acaba bunlar düşünülmeye mi değmez? Haşa elbette ki değer.

Aslında bu durum akıl techizatını rasyonalistler gibi putlaştırmanın doğurduğu bir problemdir; fakat onlar aklın bir sınırı olduğunu ve bu sınırı aşamayacağını düşünmezler. Örneğin, Bugün bizim uzaylı filmlerinde görmüş olduğumuz varlıklar aslında insana benzetilerek, işte burnu olan gözü olan kulağı olan ayakları olan elleri olan sadece insanın görmüş olduklarından çıkartabildiği ve bilinçaltından ortaya çıkan bir görüntüden ibarettir. Oysa İnsan gerçekten aklı sınırsız bir varlık olmuş olsaydı ve haliyle düşüncesi de sınırsız olaraktan, elbette onların oluşturdukları o uzaylı varlıklar insana benzeyen hayvana benzeyen bir şekilde değil de daha bambaşka hiçbir zaman görmediğimiz şahit olmadığımız gördüğümde ise oldukça şaşıracağımız bir biçimde olurlardı. Özellikle bu durum beni hep hayret ettirmiştir çünkü insanın acziyetini çok harika bir şekilde gösteriyor.

Ayrıca, Üstadın burada söylediğinden çok önemli bir yere de varabiliriz. Çünkü bugün Ateizm gibi Allah'ı reddeden fikir akımlarına baktığımızda asıl reddin nedeni diyenin asıl nedeni aklen bir konuyu anlayamamalardır veya küçük aklında yer edememeleridir. Aslında şunu sormak lazım ulan daha siz görmediğiniz bir valık hakkında oluşturduğunuz biçimler gördüklerinizden ibaret demek lazım, madem böylesine aklen harikasınız oluştursanıza gözün görmediği kulaın işitmediği bir varlığı. Siz Allah’ı reddediyorsunuz ama sinekle bile başa çıkamıyorsunuz.

Allah'ın insanların aklını sınırlı olduğunu gösterdiği en güzel örnek bence Mucizeler konusudur. Çünkü Mucizeler insanın aslında aciz olduğunu gösteren şeylerdir, ki kelimenin kökeni de aslında bu manadadır.

İnsanoğlunun bununla birlikte demesi gereken şey şudur: benim aklımın bir sınır var, fakat beni yaratan ve diğer bütün mahlukatı yaratan Rabb'imin hikmetinde sınır olmaz ve o halde ben Aklımın alamayacağı şeyleri düşünmeye üzülmekten vazgeçmeli ve hatta her şeyi aklımın içerisinde gözümün gördüğünden ibaret kılmamalıyım.

Örneğin ben şunu bilmeliyim ki benim Rabb-i Rahimim maddesel değildir ve ben O’nu bu evrenin içerisine hapsedemem. O halde ben Rabbimi aslında Kuranî işaretlerden görebilirim, evet ben acizim fakat bu kainat bize O’nu düşündürüyor ve gösteriyor. İşte O’nu gösteren bu kaynaktan, Kurandan, görmeliyim ki O’nu gözünle görmem, aklımla almam mümkün değildir çünkü haşa ve kella O aciz değildir.

Beğendiğim bir nokta olduğu için bir alıntı yapmak istiyorum, Herman’ın bir şiirini:

En uzak mesafe ne Afrika'dır

Ne Çin ne de Hindistan

Ne seyyareler ne de yıldızlar

Geceleri ışıyan en uzak mesafe

İki kafa arasındaki mesafedir

Birbirini anlamayan

 

Evet düşünmenin gerçekten bir sınırı yok İnsan aslında var olmayan şeyleri de düşünebilir ve yorum yapabilir, fakat bu düşünceler var olanların kökeninde ortaya çıkar. Birçok kıssadan da görüdüğümüz gibi insan Allah’ın varlığını dahi dünyadaki büyüklüklerden, varlıklardan anlar. İşte, İnsan düşünerek var olmayan şeyleri düşünerek, aslında bu günümüzün sisteminin, Allah'ın yarattığı bu şeklin ne kadar harika olduğunu da görebilir. Çünkü gerçekler zıtları ile bilinir. Kudreti anlamak için acziyet gereklidir. Karanlık ise aydınlık olmadan anlaşılamaz.

Ve dahi, düşünce öylesine sınırsızdır ki bugün kainatın yok oluşunu düşünmekle kainatın varoluşunu düşünmek arasında saliseler içeren bir farklılıktan ibarettir. Bugün insan kendisini Peygamber Efendimizin huzurunda düşünebilirken cehennem çukurundaki azabını da düşünebiliyor. İşte insan düşünmenin ne kadar sınırsız olduğunu ve Allah'a da bu vermiş olduğu kabiliyet yüzünden ne kadar şükretmesi gerektiğini anlamalıdır.

Son bölümünde bir röportajı var üstadın, çocukluğundan günümüze kadar da aslında çok önemli şeyler içeriyor, aynı zamanda İslami olarak yayıncılığın nasıl geliştiğini de bize gösteren bir yayım. Sonuçla uzun yıllar çok zor şartlarda büyümüş yaşanmış hayatın her yerini görmüş, aşamasını atlatmış, çok önemli insanlara tanışmış büyük bir şahsiyetten bahsediyor bu bakımdan röportaj çok önemli bir yere sahip.

Ayrıca röportajın arasında ufak bir söylemi gözüme çarptı Üstat diyor ki siyasetsiz Müslüman olmaz, fakat aynı zamanda diyor ki politikadan kaçtım ve aslında günümüz siyasetinde adaletle oturan hakkaniyetli oturandır deyip siyasetten kaçması ve aslında onların da ifade etmesi gerektiğini düşünerek dersin garip bir ifade de bulunuyor ama hepsinde bir hak gördüğümüzde mümkün. Benim burada anladığım politika ile siyasetin ayrımıdır. Herkes siyasidir, fakat politkanın içinde olmasına gerek yoktur, farzı ayn değildir gibi düşündüm naçizane.

Üstat aynı zamanda siyaseti batıcılığın sistemi içerisine girmiş ve girenin de aslında bir nevi batıcı olduğunu düşündüğü için belki de reddetmiş olsa gerek.

Üstat aynı zamanda sekülerizmle, laiklik ile İslamiyet'in hangi kutuda eritilmesinde karşı da sapkınlık olduğunu söylüyor ve onlara karşı da büyük eleştirilerde bulunuyor. Burada bazılarının isimleri geçmiş ve bu eleştirileri de Üstad aslında hakikatin azaltılmış haldeki yansıması olduğunu söylüyor, yani biz bu eleştirileri yaparken ki eksik bi halde yaptık aslında onlar daha fazlasını da hak ediyordu diyor.

Velhasılı kelâm, düşünmek insanı kafir yapabileceği gibi -aslında yanlış düşünmek insanı kafir yapabileceği gibi- doğru düşünmek de insanı bir sahabi seviyesini yükseltebilir, yani insanı esfel-i safiline düşürebilen de düşüncedir, âlâ-yı illiyyîne yani yükseklerin en yücesine çıkartan da düşüncedir.

Yorumlar

Daha önce yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yazmak ister misiniz?

Yorum Yaz