Esra Yıldırım tarafından

 Değerlendiren: Esra Yıldırım

Tarih: Aralık – 2021

 DÜŞÜNCELER DÜŞLEDİM

Bir kelimenin asıl lafız ve manasına ulaşmak, kavramak için onun kökenine, kökeninde yer alan kavramların bu kelimeyle olan ilişki ve bütünlüğüne bakmak gerekir. “Düşünmek” ne demektir?

Düşünmek kelimesinin aslında 2 kök yatmaktadır. İlki düşmek, ikincisi ise düş kurmaktır. Bizler bu hayata acemice atılan ademoğulları, Yüce rabbimizin bizleri diğer canlılardan ayıran ve onlara üstün kılan düşünmek, araştırmak, fikir yürütmek gibi özellikleriyle bu düşüşümüz üzerine birer düş kurduk ve ta bu zamanlara kadar kurduğumuz bu düş ve düşlerle geldik. Düşünmek kelimesi özünde düşmektir. Düşünen insan bu hayata bir düştüğünün farkına varan ve zamanı geldiğinde tekrar bu hayattan kalkıp gideceğini bilen insandır. Düşünmek özünde düş kurmaktır. İnsan bu hayatta kurduğu düşlerle hayata tutunup yoluna devam edebilmektedir. Kısacası düşünmek, “düşe düşmektir”.

M. Said Çekmegil, “Düşünceler Düşledim” adlı eserinde düşünmekten, İslami bir gerçeklikte, Müslümanca düşünmekten, bunun tersini yaparak doğru yolu bulamayan birçok tarihi kişiden ve tüm bu anlattıklarıyla düşünmenin eri ve öneminden bahsetmektedir.

Yazar kitabın ilk sayfalarında düşünebilmek için yalnızlığı ve düşünebildiklerini sunabilmek ve eleştirebilmek içinse toplumu seçtiğini söylemiştir.  Yalnızlık insanın sessizleşmesine ve içine bir konuşma yapmasına vesile olur. Bizler düşünmenin konuşma dışında gerçekleşen bir eylem olduğunu düşünürüz. Oysaki susmak ve düşünmek insanın dışına yaptığı konuşmayı kesip içine ve kendine bir konuşma yapmasını sağlar. Bu da beraberinde sorgulamayı, bir şeyleri ve birilerini eleştirmeyi getirir.

Yazar kitapta düşünmek vazifemizi unutup unutmadığımız noktasında ikazda bulunurken aslında önemli bir uyarıda bulunmaktadır. Düşünmek beynimizin bizlerin rızası ve yetkisi dışında her an gerçekleştirdiği bir eylemdir. Fakat yazarın burada bahsetmiş olduğu düşünmek yalnızca bir eylemden ibaret değil, aynı zamanda bir yaşam biçimizdir. Bizler eylemleşen düşünmeye müdahale edemeyebiliriz fakat düşünme şeklimiz, düşündüklerimiz ve sonucunda oluşan haşam biçimimiz bizlerin elinde olan ve bundan da sorumlu olduğumuz noktalardır.

“Düşünce durunca insan ya kuzulaşır ya da kurtlaşır.” doğru düşünceden uzaklaşmak bizleri ya başkalarının düşüncelerine tutsak yapmakta ya da kendi eksik ve yanlış bildiklerimizle sapıtmamıza sebebiyet vermektedir. Yazar burada belli ideolojiler sunarak insan aklını kısırlaştırdığını düşündüğü bazı düşünürlere değinmiştir. Burada yalnızca bu insanları eleştirmek ve yermek çok da doğru değildir. İnsanlar tarih boyunca belli düşünce ve düşünce bütünlükleriyle tarih sahnesine çıkmışlarıdır. Bunlar kimi zaman bizlerin eleştirdiği kimi zamanda onayladığı kişilerdir fakat her iki türlüsü de zihinlerimizde bir şekilde yerlerini almıştır. Bizler bir yere tutunamadıkça veya tutunduğumuz fikriyat İslami çerçevenin dışında oldukça, bu ideolog, düşünür ve filozofların “her türlü” düşünce ve yaşam biçimine kendimizi kaptırmış bulunmaktayız. Burada asıl sorun bizlere ters olan düşünce ve düşünürlerin varlığı değil; bizlerin bu düşünce ve düşünürlere körü körüne bağlanacak denli fikriyatsız ve yolsuz oluşumuzdur. Bu eksikliklerimiz birçok hatalı sonuca sebep vermektedir. Yazar, eserinde bunlara örnek verirken arzlarımızı fikir zannetmemizden bahsetmektedir. İnsan vicdan ve nefis arasındaki farkı her zaman bilmeli ve bunu kollamalıdır. Bir şeyi dilerken veya isterken bunu bizden isteyenin vicdanımız veya mantığımız mı yoksa nefsimiz mi olduğunu bilebilecek bir durumda, noktada er almamız gerektiğini vurgulamaktadır.

Her insan günlük hayatta veya yaşamı boyunca türlü zorluk ve sorunlarla karşılaşabilmektedir. Yazar burada önemli olanın bu durumlarda düşüncesinde her zaman Müslümanca bir fikir oluşturması olduğunu vurgular. Gerek zorlukta gerekse kolaylıkta Müslümanın her an doğru yolu tercih edip çoğu insanın taklitçilikle başvurduğu gafletlerden olabildiğince uzak durması gerektiğini Allah’ın ayetleriyle açıklamaktadır.

Doğru düşünmenin öneminden her bölümde bahseden Çekmegil, İslami çerçevede sorunlarımıza çözüm yolu üretmeye çalışan, bizlere yardımcı olan birçok ilim adamı olduğundan bahsetmektedir. Buradan şunu çıkarabiliriz ki; bizlerin düşüncelerini oluşturan veya şekillendiren birçok etmen vardır. Günlük hayatta vakit geçirdiğimiz insanlar, okuduğumuz kitap ve şahsiyetler, izlediğimiz filmler dinlediğimiz müzikler vb. her şey, bizlerin içerisinde bulunduğu zihniyete bir yön vermektedir. Bunları belirlemek şekillendirmek bizlerin elinde. Doğru yolu, doğru çizgiyi aşan düşünce, davranışlar bizleri her zaman hüsrana uğratmaktadır. Bu sebeple bizlere her zaman yardımcı olacak, Allah’ı hatırlatacak veya hiçbir zaman unutturmayacak olan- en başta da kutsal kitabımız ve hadisi şeriflerimiz- eser ve şahsiyetlere her zaman eksikliklerimiz noktasında kulak vermek, onları örnek almak güzel ve faydalıdır. İnsan aklı her zaman her zaman tekdüze düşünemez ve düşüncelerimiz kimi zaman nefis kimi zaman vicdanımız etsisiyle de şekillenebilmektedir. Bunun sonucunda da doğru yol bizlere ve nefsimize zor gelebilmektedir. Bazen doğruları yanlış, yanlışları da doğru olarak görmek ve kabul etmek isteriz. Böyle durumlarda İslami nizamı bizlere gösteren hakiki kaynaklara başvurmamız mümkündür. Yazarın da eserde bahsetmiş olduğu üzere Kuran’ı Kerim’in günümüze kadar korunuş olması Yüce Allah’ın kitabına veriş olduğu bir mucizesidir. Allah’ın koymuş olduğu bu nizam her zaman kötülüklerden korunmuş ari bir şekilde günümüze kadar ulaşmıştır.

Yazar, eserde ayetlerle de kaynaklık ederek insanoğlunun yaratılmışlar arasında keramet sahibi olduğundan bahsetmektedir. Bu kerametin sebebi ise yine diğer canlılardan farklı olarak akletmemizdir. Fakat insan Yüce Allah’ın vermiş olduğu bu nimeti her zaman doğru yolda kullanamamaktadır. İnsanoğlu, kendisine nimet olarak verilmiş bu özelliği yerinde ve doğru bir şekilde kullanarak yaratılmışların en üstünü olabileceği gibi kötü amaçlar ve istekler doğrultusunda kullanmasıyla veya hiç kullanmamasıyla da yaratılmışların en aşağılığı haline de gelebilmektedir.

Çekmegil eserin ilerleye sayfalarında insanın düşününce aciz bir varlık olduğunu almadığını vurgular. Bizler acizliği çoğu zaman yanlış anlamaktayız. Aciz olmak özünde Yaratıcıya muhtaç olmaktır. Biz Müslümanların unutmaması gereken bir şey vardır ki aciz olmak bir nimettir. Çünkü aciz olmak beraberinde Allah’tan bir şeyleri dilemeyi de getirir. En güzel nimeti en güzel şekliyle veren Allah’tır. Bunu anlamak, bilmek ve her an düşünmek de bunun en güzel meyvesidir.

İnsan aklı her bilgiye her zaman ulaşamaz. Allah’a iman eden bir insan bilebildiklerimiz ve bileceklerimizden çok bilmediğimiz şeylerin de varlığına inanması iman etmesi gerekir. Bunu bilmeyen, buna inanmayan insan kibrine yenik düşer ve her şeyi bilebileceğini zannederek bilediklerini de unutur bir deliliğe kapılır.

M. Said Çekmegil, eserinde akletmenin, doğru düşünmenin öneminde vurgu yaparken bunun tersini yapan insan ve toplumların ne kadar büyük hatalar yaptıklarına sayısız örnek vermiştir. Bunlar arasında belki de en büyük ibrete karşılık geleni Hristiyanlık dini ve gelenekleridir. Baktığımız zaman bu din insanlar tarafından bozulmaya uğradığından bu yana bit topluluk olarak çok saçma ve tehlikeli hurafeler üretmişlerdir. Bunların en acımasızı da “insanların dünyaya günahkâr geliyor olması” düşünceleridir. İslam düşüncesine göre dünyaya gelen her bebek temiz, pak bir şeklide gönderilir. İlerleyen zamanda çevresel şartlarla veya kendisinden kaynaklanarak doğru veya yanlış yönde adımlar atar. Yazarın da söylemiş olduğu gibi “kafir kafiri doğurur.” Düşüncesi fazlasıyla saçma ve acımasızcadır.

Bunun gibi gösterebileceğimiz bir diğer örnek Batıda oluşan ve zamanla tüm dünyaya bir karanlık gibi çöken ırkçılıktır. İnsanlar arasındaki bu ayrım, batı nedenli, çoğu zaman siyahlar ve beyazlar, Batılılar ve diğerleri, kentliler ve kırsallar gibi özelliklerle oluşan ayrımcılığa dayanmaktadır. Oysaki İslam dininde hak olan Müslümanlar ve diğerleridir. Zira takva, üstünlükte asıl kriter iman edip etmemektir. Bu da fikirsizliğin veya yanlış yolda fikir yürütmenin bir sonucudur.

Düşüncenin önemini birçok alanda, birçok konuda sayısız örnek vererek değinen Me. Said Çekmegil, eserinde bir Müslümanın gerek ekonomide gerek siyasette gerek ilim öğrenmede gerekse İslam’da itikat-i, fıkhi, iman gibi birçok konuda nasıl olmamız ve nasıl olmamamız gerektiğine vurgu yapmıştır.

Düşünebilmek önemlidir, nasıl düşündüğümüz kadar. Düşünmeyen insan, insan olduğunun farkına varamaz veya bu farkındalığını zamanla unutur. Düşünen insan ise eksikliğinin ve bu dünyadaki acizliğinin farkına varır. Düşünmeyen insan bilmekten de uzaktır. Bilmediği gibi ne bildiğinin farkına da varamaz ve her zaman bildiğini zannedercesine kibre bürünür. Allah’tan uzaklaşır, düşünmekten uzaklaşır, gerçeklikten uzaklaşır, insanlıktan uzaklaşır. Bizler hiç akletmez miyiz?

Vesselam…

Yorumlar

Daha önce yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yazmak ister misiniz?

Yorum Yaz