Derya Dayan tarafından

Değerlendiren: Derya Dayan

Tarih: Kasım – 2021

BİLGİNİN GÜCÜ

Bilginin yolunu incelediğimizde; bilginin iki tarzda elde edildiğini görürüz. İlki bizlerin kendi çalışmalarımızla elde edebileceğimiz tahsil edilebilen bilgilerdir. İkincisi ise; insanın kendi başına yalnızca çalışmasına dayanarak kesinlikle elde edemeyeceği insan ve cemiyetini doğruya, adaletle doğrultan sosyal bilimlerdir. Bilgi edinme yolunda tek kanat, tek teker, tek ayakla yürümenin insanı tökezlettiğini, aksamalar olacağını görüyoruz. İnsanoğlunun tek kanatla yükselemeyeceğini düşünemeyen batılıların hali de ortadadır. Geçmişten günümüze oldukça değer gören bilim adamlarının putlaştırılması da onların geriye düşmelerine yol açmış onları geriletmiştir.

Bilgi geçmişten günümüze farklı kişiler tarafından çeşitli bulgularla değişerek, kimisi yanlış kimisi gerçek birer bilgi olarak yol almıştır. Bilim tarihi maalesef sadece doğru bilgi şeklinde ilerlememiş bazıları yeterince düşünülmeden ortaya koyulan İslam’a uygun olmayan bilgilerdir.

Birçok konuda başlangıç sahibi olan İslam dan bahsederken farklılaşan düşüncelerden elde edilen başarılardan aydınlardan, ün almış kişilere de değiniyor bizlere Kuranın aydınlattığı ilmin gerçeklerini tüm çıplaklığı ile sunuyor.

Batının orta çağında ise ilim yolunun açılmasının başında Müslümanların olduğu görülür. İslam’ın daha birçok başarısından ve ilim ve fende zirvede olmasından tutunda Avrupa’nın terbiye edilmesine kadar birçok olayda adından söz ettirerek zihinlere kazınması ve bizlere aktarılması dikkatlerden kaçmıyor.

17. yüzyıldan ün yapmış kişilerin bulmuş olduğu buluşlardan ortaya koydukları olgulardan bahsederken insanoğlunun bunları sorgulamadan kabullenmesi hakkında şu sözlere değiniyor; oysa alimlerinin, beşerin her dediğini doğru kabul etmek, onları eleştirmekten münezzeh, görmek İslam’da reddedilmiştir. Çünkü bir insan ne kadar alim ve büyük olursa olsun her dediğini ilmi doğrular olarak, ilmi kritikleri gereksiz bularak, hemen kabul etmek, onları Rab edinmek olur. Tenkidin ibadet oluşunu unutmak çoğu kimseler, kendileri gibi bir beşer olan bazı kimseleri Rab edinmek küçüklüğüne düşürmüştür. 18. Yüzyılda ise yeni keşifler yapılmaya başlanmış farklı teoriler üretilmiştir. Bunlardan dikkat çekeni ise çiçek aşısının bulunmuş olmasıdır. 19. Yüzyıl için yazılan şu cümle dikkat çekiyor; “Kendilerinin bilmedikleri şeyleri bilenleri görmemezlikten gelmelerine sadece 19. Yüzyılda rastlıyoruz.”

20. Yüzyıl için insanlık tarihinin şimdiye kadar şahit olmadığı bir yoğunlukta bir bilimsel faaliyete sahne olmuştur denilmiş asrın cinayetleri adı altında yazılan katliamların, alınan canların başında yatan sebeplerin zalim maddecilerin eline düşmelerine neden olan iki dünya savaşımı veyahut katı materyalizmin eline terk edilen insanlığa Allah’ın verdiği bir ceza mıdır bunu sorgulatıyor.

İlimlerin hesabının ondan geçtiği; Matematik, “ilmiyle alim olabilmenin” yani tekniğin, Tıp’ın, Coğrafya’nın, ve bizlere bilgiyi verebilecek olan Tarihin, Astronominin (güneş, ay, yıldızlar) ilişkiler ilmi olan sosyolojinin varlığına ve bize sunduklarına rağmen İslam’ın ilmîliği nasıl olur da görülmez? Bu İslamiyet’in bilinmemesinden kaynaklı günümüz İslam alimlerinde görülen taklitçi bir durumdur.

Müslüman anlamak için ilim edinmek mecburiyetinde olduğunu anlayandır, İslam dini ilimle aynı manada bulunmaktadır. Hayatın temeli ilimdir dolayısıyla İslam dan farklı düşünülemez. İlim sahibi olan kişiler Allah’ın vahyettiklerini hakikatin kendisi olduğunu bilirler.

Müslümanlarca bir tespitin ilim olabilmesi için iki sebepten bahsedilmiş; bunlardan ilkinin bozulmamış beş duyu, ikincisinin ise akıl olduğu söylenmiştir. Bunların ilmi meydana getiren iki kaide olduğu bizlere aktarılmıştır.

Apaçık görüyoruz ki ilim İslam’dan ayrı düşünülemez, bilmediğine bilmiyorum demenin bile ilim olduğunu, en ince ayrıntısına kadar mükemmel yaratılan bu düzene, tüm yaratılmışlara, yaratılanlara bakıldığında bunların sahibi olan Rabbimizin bizlere, ne kadar hamd etsek de yetmeyecek nimetler sunduğunu görürüz.

İlim Müslüman ne durumda olursa olsun yerine getirilmesi gerekir. Müslüman demek doğruyu arayan demektir. Bilenler ve bilmeyenler eşit olmayacak Allah bunları bir tutmuyor ve bizlere ilmi yola girenlerin yüce olacağını da haber veriyor. Ancak ilmi yola girmeyenler isterlerse yarar sağlayacak bir şey yapmış olsunlar makbul değillerdir.

Şaşmaz ve yanılmaz tek varlık yaratıcı olan Rabbimizdir ve dolayısıyla onan gelen vahiylerdir. İnsanı ilmi yola davete layık halde tutanda yine yaratıcının bahşettiği akıldır. Bu sebepledir ki aklı olmayanın mükellef tutulmadığını anlamak bunun böyle olduğunu anlamaya yeter.

Ancak akıl beşere ait olduğu için yanılma ihtimalini bulundurur. Bu sebeple ilmi; taklitçi tutum sergileyenlerden değil, yanlış olmayacağı kesin olan vahiyler ve Resulullah’ın sünnetiyle ilmi öğrenmeli ve İslam dan ayrı düşünmemeliyiz. Bilmediği şeye bilmiyorum diyebilmeli, zan yapmaktan kaçınmalıyız. Ancak ilmi yolda kişiye olan saygı Batılılar da olduğu gibi putlaştırılmamalıdır. Yaratıcının tebliğlerinden anlaşılan ve bizlere aktarılan; insanoğlu ilmin her çeşidi ile yükümlü kılınmıştır ve ancak ilmi yolda olanlar Rablerinden gelen bilgi verilerinin, hakikatin ta kendisi olduğunu bilir. Allah bizleri bilenlerden eylesin inşallah.

 

 

Yorumlar

Daha önce yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yazmak ister misiniz?

Yorum Yaz