Bazı gerçekler yaşanmadan, bazı gerçekler görülmeden, bazı gerçekler de düşünülmeden veya hissedilmeden bilinmez...

Değerlerin anlaşılması, değerleri algılayıp anlamakla eş değerdir... Eğer herhangi bir şey anlaşılmıyorsa, ya anlaşılmayan şeyin yetersizliğinden ya da anlamın kendinden bihaber olunmasından kaynaklandığı gibi; ön yargıların, tarafgirliğin, bilgisizliğin, kıskançlığın etkilerinden de olur...

Aileden görme, kulaktan dolma doğru-yanlış bilgilerle veya okumaktan mahrum olanların, olduklarını kısmen anlayanların, değersiz değerlerle değer vermeleri sonucu, kalplerin ve beyinlerin paramparça olduğu dönemlerde; Hak ile hakikati insanlığa anlatan ilim adamları, bütünlüğü sağlamak amacıyla, her türlü çileleri, dertleri çekmelerine rağmen, doğrulara sızan yanlışları söylemekten, yazmaktan çekinmemişlerdir. Önce nefislerine, ailesine, akrabalarına gerçekleri sunmuşlardır...

Örflerin, âdetlerin, geleneklerin, hikâyelerin, zanların ve hezeyanların din olduğunu zannedenlere Cenabı Allah’ın dinini anlatanlar; zulme uğradıkları gibi, hayattan da dışlanmışlardır. Ama onlar; sevgiyle, şefkatle, adâlet ve merhametle hak ve hakikatin gerçek yüzünü göstermekten geri durmamışlardır, yapılan iftiralara aldırmadan...

Yaşadığımız dönemin ilim adamlarından biri olan Mehmed Said Çekmegil hocamla bizatihi görüşüp tanışmadan önce; kendisinin, sünneti hafife alan, evliya düşmanı, vahhabi düşünceli biri olduğu kanaatine sahiptik. Dediğim gibi, kendisiyle zaman içerisinde (bir arkadaşımın aracılığıyla) daha yakından tanışıp konuştuktan sonra yanıldığımı(zı) geç de olsa anladım. Ben ve benim gibilerinin Kur’ân’dan bÎhaber, sahih sünnetlerden gâfil bir din anlayışıyla dinimizi yaşamaya gayret ettiimiz idrakine vardım...

Her ilim adamı gibi, eksikleriyle, isabetsiz kararlarıyla, günahlarıyla, âlemlerin Sahibinin rızası için çırpınan Mehmet Said Çekmegil, birçoklarımızın bilmediği konuların gerçek yönlerini öğrenmemize vesile olmuştur. Meselâ; söylenilenlere, yazılanlara, Kur’ân’dan ve Sünnet’ten deliller gösterilmesinin önemini öğretmiştir. Tenkidin –sınırlar dahilinde- ibadet olduğunu; her insanın yanılabileceğini, dolayısıyla araştırmadan, soruşturmadan, kabullerle redlerimizin şuursuzca olmamasına işaret etmiştir.

Mehmet Said Çekmegil hocamın sert mizacına rağmen, muhatap aldıklarını hor ve hakir görmeden, konumu, durumu ne olursa olsun değer verdiğini, onları düşündürmek için tavizsiz bir taktik uyguladığını; “Sen kim oluyorsun, benim kadar bilgin var mı? Benim seviyeme çıktıktan sonra benimle konuş” demeden, her sorulana imkânları dahilinde cevaplar verdiği gibi, her konuyu da ehil olsun veya olmasın, muhataplarına değer vererek konuşurdu... Kırka yakın araştırma eseriyle, şiir kitaplarına imza atarak, konferanslar vererek aramızdan ayrılan kıymetli hocam Mehmed Said Çekmegil’e Cenab-ı Allah’tan rahmet dileyerek, ahirette de şefaatçi kullardan olmasını umarım... (Cenabı Allah’ın izni olmadan, hiçbir kimse şefaat edemez.)

ANLAŞILMAYAN SAİD’LER

Dünün çocuğuydu bugünün çocuksu dedesi
Hak ile hakikati yaşamaktı ömrünce gayesi
Onu hayata bağlayan gelecek yarınları
Tertemiz yetiştirdiği tertemiz yavruları

Bir hasret uğruna geçerdi uykusuz geceleri
İrşâd için çırpınırdı ölçüsüz değerleri
Tenkid ibadet der Rabbinden beklerdi ihsan
Sünneti sünnet sahibine göre yaşayan bu insan

Ayakları baş zanneden yüreklerle beyinler
Hevâyla heveslerine mahkûm duyguyla düşünceler
Said’i anlamak Said gibi yaşayınca olur ancak
Said olmayanlar Said’i nasıl anlayacak?
Said olmayanlar Said’i nasıl anlayacak?


Anlaşılmayan Saidler İsmail Cindoruk

Yorumlar

Daha önce yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yazmak ister misiniz?

Yorum Yaz


Okuyan Dinle